The modern Turkish thought is separated into two periods,
the first of these is the first five decades of republic in which positivist
paradigm was dominant. In general, philosophical studies in that period were
formed in terms of scientific method. Moreover, it is possible to say that
enlightenment approach was popular in that period. Nermi Uygur, who produced
efficient works, marked a new epoch by adopting phenomenology-based
philosophical understanding of Husserl. It is remarkable that Uygur presented
life-based approach and he attached importance philosophically to perspectives
of each life at that time. In this paper, I will try to show that authentic and
dialogical quality of Uygur’s phenomenological-based philosophical
understanding. In this way, the different opinions will be shown with the
exception of enlightenment and positivist paradigm in our thought tradition.
Modern Türk düşüncesini iki döneme ayırır isek bu
dönemlerden ilki pozitivist paradigmanın hâkim olduğu cumhuriyetin ilk elli
yılıdır. Bu dönemde yapılan felsefi çalışmalar genellikle doğa bilimsel yönteme
göre şekillenmiştir. Ayrıca Aydınlanmacı yaklaşımın da popüler olduğu
söylenebilir. Bu dönemde verimli eserler meydana getirmiş olan Nermi Uygur ise
özellikle Husserl’in fenomenoloji temelli felsefi yaklaşımını benimseyerek
farklı bir çığır açmıştır. Uygur’un bu dönemde yaşam temelli bir anlayış ortaya
koyması ve her bir yaşam perspektifini felsefi açıdan değerli bulması dikkate
değerdir. Bu çalışmada Uygur’un fenomenoloji temelli felsefe yaklaşımının
otantik, diyalojik nitelikleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Böylece düşünce
geleneğimizde aydınlanmacı, pozitivist paradigmanın yanı sıra farklı seslerin
olduğu gösterilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2018 |
Gönderilme Tarihi | 26 Nisan 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 |
Tarandığımız Dizinler:
e-ISSN: 2148-5232