Asaf Halet Çelebi’yi,
elbette tasavvuf şiirini bir kenarda tutarak, Türk şiirindeki ilk mistik şair
saymak gerekiyor. Zira onun şiirinin bu anlamda herhangi bir şekilde öncülü de
öncüsü de de yoktur. Asaf Halet, Türk şiirindeki köklü tasavvuf geleneğine
doğrudan veya dolaylı olarak bağlı değildir. Onun şiirinde evrensel mistisizmin
değerleri ve sesi içinde doğup büyüdüğü geleneğin renklerinden daha belirgin
bir yere sahiptir. Özellikle Budizmin etkisi altındaki şiirlerinde tasavvufa ve
milli yaşantıya ait ögeler de aynı evrensel mistik duyuşun kavrayış ve algı
süzgecinden geçmişçesine farklı bir gözün bakışını duyurur okuyucusuna. Bu, bir
çeşit yabancılaşma değilse de kendini apaçık gösteren bir yabancılık duygusudur
Türk şiiri için ve bir bakıma şiirimize ilk kez Asaf Halet’in dilinden giren
yabancı bir sestir. Tasavvuf neş’esinin yerini hiçliğin melali
almıştır adeta onun şiirlerinde. Bu yeniliğin Om Mani Padme Hum, He ve Lamelif’teki şiirlerin biçeminde,
söyleyiş ve edasında kendini açıkça göstermesi ise şairin sanat ve estetik
kudretiyle ilgili olduğu kadar dile getirdiği mistik dünyanın kendi
keyfiyetiyle de ilgilidir. Sonuç olarak onun şiirlerinde antik dünyanın mistik
duyuşu da uzak doğu mistisizmi de tasavvuf şiirinin içinde erimiş olarak değil,
ilk kez, özgün doğalarıyla yer almıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Mayıs 2019 |
Gönderilme Tarihi | 28 Mart 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 7 Sayı: 1 |
Tarandığımız Dizinler:
e-ISSN: 2148-5232