Coğrafi konumu itibariyle Türkiye ile aynı coğrafyanın bir uzantısı konumunda olan Güney Kafkasya bölgesiyle Osmanlı Devleti’nin ilgilenmeye başlaması XV. yüzyılın ortalarına rastlamaktaydı. Bölge, 1917 Bolşevik İhtilâli sonrası değişen şartlar nedeniyle önemini daha da arttırdı. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Anadolu’da başlayan Millî Mücadele Dönemi’nde Misak-ı Millî prensipleri etrafında şekillenen TBMM Hükümeti’nin dış politikası içerisinde Kafkasya bölgesi önemli yer tutmaktaydı. Bu bölgede uygulanacak politikada temel unsurlar; Elviye-i Selâse’nin (Kars, Ardahan ve Batum) ele geçirilmesi, Türklere yönelik Ermeni işgallerinin önlenmesi ve bu bağlamda Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan ile TBMM Hükümeti arasında iyi ilişkiler kurmak olarak belirlendi ve uygulamaya geçildi. Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan ile kurulan ilişkilerde en yoğun dönem de Sovyet Rusya’nın bu devletleri Bolşevikleştirmesine yakın olan 1920 ile 1921 yılı başlarına denk geldi. Çalışmada; Güney Kafkasya’nın tarihçesi, coğrafi ve jeopolitik önemi üzerinde durularak Birinci Dünya Savaşı sonrası bölgede yaşanan gelişmeler kapsamında TBMM Hükümeti ile Güney Kafkasya ülkeleri arasındaki ilişkiler literatür taraması yapılarak akademik çerçevede aktarılmaya çalışıldı. Çalışma, konusuyla ilgili geçmişte ya da mevcut durumu olduğu şekliyle tanımlamayı amaçlayan araştırma yaklaşımı olan “Tarama Modeli” ile incelendi. Bu çalışmanın özgün tarafı, Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki Güney Kafkasya politikasının, dönemin belge, anı ve kayıtlarıyla incelenmiş olmasıdır. Araştırmanın sonucunda; TBMM Hükümeti döneminde Ermenistan ile mücadele sürerken, Azerbaycan ve Gürcistan ile elçilik düzeyinde iyi ilişkiler kurulmuş fakat ilerleyen süreçte Güney Kafkasya’da yukarıda adları bulunan bu üç devlet Sovyet Rusya tarafından işgal edilmiştir.
The Ottoman State's interest in the South Caucasus region, which is an extension of the same geography as Turkey in terms of its geographical location, has coincided with the middle of the fifteenth century. During the National Struggle that started in Anatolia at the end of the First World War, the Caucasian region had an important place in the foreign policy of the Government of the Grand National Assembly, which was shaped around the Misak-ı Milli principles. The main elements of the policy to be implemented in this region are; the capture of Elviye-i Selâse (Kars, Ardahan and Batum) was determined as the prevention of Armenian occupations against Turks and establishing good relations between Azerbaijan, Georgia and the Government in this context. In the study, the history of the South Caucasus is examined in the context of developments in the region after the First World War by focusing on its geographical and geopolitical importance and the relations between the Government of the Grand National Assembly and the South Caucasian governments were studied in an academic context. The study has been analysed with the “Scanning Model”, a research approach aimed at identifying the subject in its past form or the current situation as it is. The originality of this study is that Turkey's South Caucasus policy after the First World War to shed light on with documents, memoirs and records of the period.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Nisan 2020 |
Gönderilme Tarihi | 30 Ocak 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 8 Sayı: 1 |
Tarandığımız Dizinler:
e-ISSN: 2148-5232