Modernleşme, Batı dışı toplumlarda Batı’ya ait kültürel değerlerin de benimsenmesini içerebildiği için sancılı bir süreç olarak gerçekleşmiştir. Modernleşmek için gereken Batılı toplumların örnek alınması, ulusal kimliğin kaybedilmesi tehlikesine yol açar. Bu tehlikeyi bertaraf etmek için kullanılan yöntemlerden birisi Batı kültürünü ve ulusal kültürü uyumlaştırabilecek bir tarih anlatısı inşa etmektir. Bu makalenin ana teması, Halikarnas Balıkçısı’nın bu amaca ulaşmak için geliştirdiği tarih anlatısının ve bu anlatıya içkin olan çelişkilerin kuramsal bir çerçevede incelenmesidir. Türk Hümanizması olarak da bilinen Mavi Anadoluculuk akımının kurucularından olan Balıkçı, “Bütüncül Batılılaşma” yaklaşımını savunur ve tarih anlatısını da buna uygun olarak kurar. Balıkçı’nın tarih anlatısında birbiriyle iç içe geçmiş iki boyut vardır: evrensel tarih ve milli tarih. Evrensel tarih anlatısı Batılıların uygarlık tarihindeki ayrıcalığı fikrini reddeder ve Batı kültürüne atfedebilen değerlerin aslında farklı kültürlerin etkileşimiyle ortaya çıktığını savunur. Bu nedenle daha kozmopolit ve içerici bir tarih yorumu sunar. Milli tarih anlatısı ise, evrensel anlatıyla çelişme pahasına, evrensel değerlerin Anadolu’da ortaya çıktığını savunur. Bu nedenle Anadolu’yu merkeze alır ve Anadolu uygarlığının gerçek varisi olarak gördüğü Türk milletini yüceltir. Bu yüzden millî tarih anlatısı milliyetçi ve hatta hatta yer yer şovenist bir yaklaşımın izlerini taşır. Tezatlıklarına rağmen bu iki anlatı, Balıkçı’nın eserlerinde yan yana var olur. Balıkçı’nın eserlerinde gözlemlenen bu çelişkili yapı Batı dışı toplumlardaki milliyetçilik ve Batılılaşma arasındaki ilişkiye odaklanan Plamenatz’ın ortaya koyduğu kuramsal çerçeveden yararlanarak incelenecektir.
Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı Batılılaşma Mavi Anadoluculuk Milliyetçilik
In non-Western countries, modernization has been a complicated process as it involves the adoption of cultural values of Western civilization. The necessity of imitating Western societies leads to the threat of losing one’s own national identity. One of the methods for overcoming this threat is creating a new historical narrative that reconciles national culture with Western culture. The objective of this article is to analyze the historical narrative of the “Fisherman of Halicarnassus” and theoretically evaluate its inherent contradictions. The Fisherman, a founding figure of Turkish Humanism -known as Blue Anatolianism, supports a holistic understanding of modernization and constructs a historical narrative accordingly. Fisherman’s historical narrative involves two interrelated dimensions: universal and national. The universal narrative rejects the peculiarity of the West in history and argues that universal values attributed to Western culture indeed emerged as a result of the interaction of various cultures. His national narrative, on the other hand, focuses on Anatolia as the homeland of these universal values and glorifies Turks as the true successors of Anatolian Culture. Thus, it is marked by nationalistic and occasionally chauvinistic tunes. Despite these contradictions, these two narratives exist side by side. The contradictory structure of Fisherman’s writings is analyzed within a theoretical framework of Plamenatz focusing on the relationship between nationalism and modernization in the East.
The Fisherman of Halicarnassus Cevat Şakir Kabaağaçlı Westernization Blue Anatolianism Nationalism
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Nisan 2022 |
Gönderilme Tarihi | 1 Ocak 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 10 Sayı: 1 |
Tarandığımız Dizinler:
e-ISSN: 2148-5232