In the field of private international law, choice of law problems related to claims arising out of unfair competition acts are mostly dealt with one of two different approaches. Applicable law can be ascertained by either deeming the whole issue as a separate tort of unfair competition, or by simply qualifying it as a general tort, having no particular characteristics. Traces of both approaches can easily be seen in normative grounds. However, one can safely assume that, modern day continental private international law systems have a tendency of leaning towards the first approach. Turkish private international law is one such example. The main act containing the relevant conflicts rules has not only stipulated a special article (Art.37) about unfair competition claims, but it also diversified the provisions within that single article. Accordingly, Turkish law accepts a distinction between the acts affecting the market in general (Par.1), and the ones solely affecting the interests of a single competitor (Par.2). This work aims to take a closer look into the exact functioning of the relevant provision brought by the second paragraph. The discussions will primarily be held related to the following questions: 1-What is the true meaning of “exclusivity” in cases, where only the targeted competitor presumed to have exclusively affected by the act, but not the market itself? 2-Is it possible to conceive a criterion that can be used while interpreting and eventually deciding on which business establishment was actually affected by the harmful act?
Unfair Competition IPRG Rome II Regulation Conflict of Laws Trade Secrets
Türk hukukunda, yabancılık unsuru taşıyan haksız rekabet uyuşmazlıkları bakımından uygulanacak hukukun tespiti meselesi, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (MÖHUK) 37’nci maddesinde iki fıkra hâlinde sevk edilmiş bulunan özel hükümler üzerinden ele alınmaktadır. Birinci fıkra hükmü, doktrin ve uygulamada “piyasa yeri prensibi” (Marktortprinzip) şeklinde bilinen yaklaşım esas alınarak oluşturulmuştur. Bu hüküm aracılığı ile piyasası doğrudan etkilenen ülkenin hukukunun uyuşmazlığa tatbiki gündeme gelmektedir. İkinci fıkra hükmü ise, zarar görenin münhasıran işletmesel menfaatlerinin ihlâl edildiği haksız rekabet hâlleri açısından, zarar gören işletmenin işyerinin bulunduğu ülkeyi bağlama noktası olarak kabul etmektedir. İkinci fıkra hükmü ile getirilmiş bulunan “münhasıran işletmesel menfaatlerin ihlâli” sınırlaması, aynı zamanda birinci ve ikinci fıkra hükümlerinin kendi aralarındaki uygulanma sınırının çizilmesi açısından da dikkate alınabilecek oldukça önemli bir kriter niteliğindedir. İkinci fıkra hükmünün madde uygulaması bakımından sahip olduğu bu önem, hükmün, barındırdığı unsurları ile birlikte daha detaylı biçimde incelenmesi ve özellikle “münhasıran” kavramı ile “söz konusu işletmenin işyeri” ifadesine ilişkin değerlendirmeler yapmak gereksinimini doğurmaktadır. Çalışmada öncelikle, haksız rekabetten doğan kanunlar ihtilâfı hususunda farklı devlet hukuklarınca benimsenen normatif yaklaşımlar hakkında kısaca bilgi verilmiş; bu kapsamda, İsviçre, Avrupa Birliği ve Türk hukukları tarafından kabul edilen sistemlere değinilmiştir. Ardından, “münhasıran” kavramının içeriği üzerinde durulmuş, bu hususta doktrinde yapılan birtakım tartışmalara yer verilmiştir. Daha sonra ise, “söz konusu işletmenin işyerinin bulunduğu ülke” ifadesinden hareketle, “işyeri” kavramının ne şekilde anlaşılması gerektiği meselesi ele alınmıştır.
Haksız Rekabet Kanunlar İhtilâfı Roma II Tüzüğü Ticari Sırlar MÖHUK m.37.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Haziran 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 Cilt: 7 Sayı: 1 |