Kur’an,
okuma-yazma bilmeyen bir topluma gelmişti. İslam’la birlikte bu toplum, bilimde
açıklanması zor olan gelişmeler kaydetti. Me’mun (ö. 833) zamanında
Beytülhikme’de tamamı dini ilimlerin dışında on bin kitap bulunuyordu. 9. asrın
sonlarında Süryanice, Sanskritçe, Farsça, Yunanca ve Latinceden dünyanın bütün
önemli eserleri Arapçaya tercüme edilmişti. Aradan yüz sene geçmedin Müslümanların
eserleri Latinceye ve diğer Avrupa dillerine tercüme edilmeye başlandı.
Rönesans bu eserler üzerine kuruldu ve Müslümanlar tartışmasız olarak 15.
yüzyıl sonlarına kadar bilimde dünyaya öncülük ettiler.
Bu bilimsel
gelişmelerde hiç şüphesiz Kur’an ve Sünnet’in insanları ilme teşvikinin büyük
rolü vardır. Ancak sadece sözlü teşviklerle bu gelişmenin kaydedilmesi mümkün
değildir. Daha baştan bu hususta fiilî bir örneklik gerekiyordu. İşte Hz.
Muhammed ümmetine birçok konuda örneklik teşkil ettiği gibi bilim ve teknoloji
konusunda örnek olmuştu. Mekke’de var olan teknikleri Medîne’ye taşıması,
yabancı tekniklerin alınması, eski tekniklerin geliştirilmesi, bilim ve sanatın
gelişmesi için orijinal uygulamalara gidilmesi bir nevi farkına varmadan daha
sahabe döneminde Müslümanlar arasında bilim ve teknoloji konusunda bir bilinç
oluşturmuştu. Resûl-i Ekrem’in oluşturduğu bu bilinç, müslümanları on asır
boyunca dünyada bilim öncüsü yapmıştı.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makale |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2018 |
Kabul Tarihi | 9 Ocak 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 39 |
Harran İlahiyat Dergisi-Harran Ilahiyat Journal Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.