İnsanı diğer canlılardan ayıran önemli niteliklerin başında bir hafızaya sahip olması gelir. Birey, yaşantısı süresince deneyimlenen olay ve olguları zihin süzgecinden geçirerek algılar. Bu açıdan, çevresini anlamlandırma ve yaşadığı olayları anlama noktasında geçmiş deneyimlerini sakladığı yer olan bellek oldukça önem taşır. Bellek, bireyin hafızasında var olan bilgilerin hatırlanıp işlendiği yerdir. Birey, bellek vasıtası ile geçmişi sorgulama ve dün ile bugün arasında bağ kurma yetisine sahip olur. Böylelikle birey geçmişten bugüne yaptığı çıkarımlar ile varlık bilincini anlamlandırır ve geleceğini oluşturur. Bireyin geçmişten bugüne varoluşunu yansıtarak benliğini oluşturmasını sağlayan bellek kavramı, bireysel ve toplumsal açıdan kimlik ediniminin temelini oluşturur. Ayrıca toplumun tarihsel, sosyolojik ve siyasal açıdan incelenmesine de olanak sağlar. Hatırlama eyleminin gerçekleştiği yer olarak hafıza, tarihi açıdan da oldukça değer verilen bir kavram olmuştur. Bellek, psikanaliz ve siyaset gibi alanlarda da kendine yer bulmuş ve zamanla edebî bir konu olmayı başarmıştır. Bellek kavramı özellikle 1990'lı yıllardan sonra çağdaş edebiyat araştırmalarında öne çıkmış ve birçok uluslararası yazarın ilgi odağı haline gelmiştir. Birçok yazar edebî anlatılar yoluyla toplumsal bellek ve kimlik oluşumuna yön vermiştir. Bu çalışmada, bellek kavramının edebiyatla ilişkisi ele alınmıştır. Yerli ve yabancı yazarların anlatıları üzerinden Çanakkale Savaşı irdelenmiş bireysel ve toplumsal bellek açısından değerlendirilmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Edebi Çalışmalar (Diğer) |
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 7 Şubat 2024 |
Kabul Tarihi | 27 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 7 Sayı: 1 |