Şiddet tüm toplumlarda var olan ve gün geçtikçe giderek artmaya devam eden bir gerçekliktir. Tüm dünyada yaygın olarak görülmesi, şiddet uygulanan tarafta geri dönüşü olmayan hasarlara neden olması, insan haklarını ihlal etmesi, gerek toplumsal gerek bireysel düzeyde birçok soruna yol açması nedeniyle çok yönlü olarak ele alınması gereken bir sağlık sorunudur. Temeli insanlık tarihine kadar dayanan şiddet, varlığını hala devam ettirmektedir. Dünya üzerinde daha sıklıkla kadınların, ülke, etnik köken, din, ekonomik ve sosyal statü ayrımı olmadan toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kaldığı bilinmektedir. Şiddet üzerine yapılan çalışmalarda, genel olarak kadınların şiddet mağduru olduğunu, erkeklerin ise şiddeti uygulayan (fail) olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye’nin sosyokültürel yapısı gereği sahip olduğu ataerkil yapı, kadın şiddetinin hazırlayıcısı ya da sebebi olabilmektedir. Nitekim, son zamanlarda içinde bulunulan pandemi sürecinde virüsten korunmada en güvenli tedbir olan evde izolasyon, şiddete maruz kalma olasılığı yüksek olan kadınlar için güvenli mekanlar olmamakta ve ev içi şiddete maruz kalma riskini daha da arttırmaktadır. Kadının yaşam hakkını tehdit eden bu riskli durumu erken evrede tespit etmek ve müdahale etmek için bu durumu hazırlayan ve tetikleyen etmenlerin belirlenmesi gerekmektedir. Bu özden hareketle, bu bilimsel yazıda, şiddete uğrayan ve şiddet uygulayan birey özelliklerinden söz edilecektir.
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi
Tüm katkıları ve desteğinden olayı hocam Leyla BAYSAN ARABACI' ya teşekkürlerimi sunuyorum.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hemşirelik |
Bölüm | Derleme |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 20 Nisan 2022 |
Gönderilme Tarihi | 7 Haziran 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 5 Sayı: 1 |
Bu eser Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.