Kronik böbrek yetmezliği, bireylerde glomerüler
filtrasyon hızının azalması sonucunda, böbreğin sıvı-solüt dengesini ayarlama
mekanizması ve aynı zamanda metabolik-endokrin fonksiyonlarının kronik ve
ilerleyici bir şekilde bozulması olarak tanımlanmaktadır (1). Son dönem böbrek yetmezliği ise endojen renal
fonksiyonların geriye dönüşsüz kaybı ile karakterize yaşamı tehdit eden
üremiden korunmak için hastaya sürekli renal replasman tedavilerinin
uygulandığı klinik bir tablodur (2).
Son dönem böbrek yetmezliği tanısı, her yaş grubunda
görülebilen, tanı koyulması sonrasında ise bireylerin yaşam kalitelerini önemli
derecede etkileyen bir hastalıktır (3). Son dönem böbrek yetmezliği tanısı alan
hastalar için uygulanan hemodiyaliz tedavisi hastaların yaşamında önemli
değişiklikler yapmasını zorunlu hale getirmektedir. Bireyler aldıkları tedavi
ve bakım ile sağlık kuruluşuna, hemodiyaliz makinesine ve sağlık personeline
bağımlı hale gelmektedir. Haftanın belirli gün ve saatlerinde sağlık kurumuna
gitme zorunluluğu aile, iş ve sosyal hayatında aksaklıklar yaşanmasına neden
olmaktadır. Bu aksaklıklar hastanın yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir(4).
Günümüzde son dönem böbrek yetmezliği tedavisinde amaç
sadece kandaki metabolik atıkların uzaklaştırılması değil bu tedavinin daha
kaliteli hale getirilmesi yani yeterli diyaliz yapmak, hastaların yaşam
kalitesini yükseltmek haline gelmiştir(5). Son dönem böbrek yetmezliği ve hemodiyalize
eşlik eden morbidite ve mortalite oranlarının azaltılabilmesi, hastanın
fiziksel, ruhsal ve biyokimyasal anlamda tam bir iyilik halinin sağlanması ve
bunun sonucunda yaşam kalitesinin arttırılması ile mümkün olabilecektir(5,6).
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hemşirelik |
Bölüm | Makale |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Mayıs 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 14 Sayı: 2 |
Nefroloji Hemşireliği Dergisi/ Journal of Nephrology Nursing Creative Commons Atıf-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.