Öz
Selçuklu Cilt Üslûbunun 15. Yüzyıl Osmanlı Ciltlerine Yansımaları
(Çorum Hasan Paşa Yazma Eser Kütüphanesi Örnekleri)
Öz
Cilt, hem koruyuculuk vasfı olan hem de üzerine uygulanan tezyînâtla göze estetik zevk veren kitap kaplarının genel adıdır. Karahoço’da bulunan cilt parçalarına göre Türk cilt sanatı, Orta Asya’da başlamış olmalıdır. Bu cilt parçaları, kendinden sonra üretilen Türk ciltlerine gerek teknik gerekse tezyîni yönden örnek olmuştur. Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Selçuklu Türkleri, beraberlerinde bu sanatı da getirmiş ve onu burada geliştirmişlerdir. Dönemin mücellitleri, bu süreç içerisinde çok sayıda tezyînâtlı cilt üretmiş ve Selçuklu cilt üslûbunu oluşturmuşlardır. Tezyîni açıdan bakıldığında ön ve arka kapağın farklı şekilde süslenmesi Selçuklu cildini diğer dönem ciltlerinden ayırt eden temel özelliktir. Kenar bezemelerinde farklı türde bezemenin tercih edilmesi de yine Selçuklu cilt üslûbunun ayırt edici özelliklerindendir. Selçuklu ciltleri, kapak içlerinde kullanılan malzeme ve uygulanan motif bakımından da dikkat çeker. Genellikle kapak içleri deriyle kaplıdır. Deri üzerine tam zemin geometrik ve rûmî desenler işlenmiştir. Selçuklu cilt üslûbunun Karamanoğulları başta olmak üzere Anadolu Beylikleri ciltlerine tesiri, çeşitli çalışmalarla tespit edilmiştir. Bu tesir ve yansımalar, 15. yüzyıl sonlarına kadar Türk İslâm ciltlerinde de devam etmiştir.
Makalenin temasını da bu yansımaların görüldüğü 15. yüzyıl Osmanlı ciltleri oluşturmaktadır. Araştırma sahası olarak, şimdiye kadar bu bakımdan herhangi bir çalışmaya konu olmamış Çorum Hasan Paşa Yazma Eser Kütüphanesi belirlenmiştir. Burada yapılan araştırmalar neticesinde 15. yüzyıl tarihli beş örnek tespit edilmiştir. Örneklerin ilki, istinsâh tarihi 839/1435 olan 3374 envanter numaralı eserin cildidir. Bu cilt, çift sıra kenar bezemesi, şemse formu ve çivilerle uygulanan tezyînâtı bakımından Selçuklu cilt üslûbunu yansıtmaktadır. İkinci örnek, 850/1445 istinsâh tarihli 4064 envanter numaralı eserin cildidir. Bu eserin çeşitli varaklarında Çorum müftüsü Seyyid Ahmed Feyzî’nin vakıf mührü yer almaktadır. Eserin cildi, ön ve arka kapağındaki farklı şemse tasarımlarıyla Selçuklu etkisini göstermektedir. Ayrıca köşebentlerin süsleme türü de yine aynı üslûbun yansımasıdır. Üçüncü örnek, 842/1438 istinsâh tarihli 4117 envanter numaralı eserin cildidir. Bu cilt, bir kapağında Selçuklu, diğer kapağında Osmanlı erken dönem cilt üslûbunun tek eserde bir araya geldiği önemli örneklerdendir. Dördüncü örnek, yazımı 885/1479 yılının Muharrem ayında tamamlanmış olan 4115 envanter numaralı eserin cildidir. Bu cilt, dar mekik formda şemseli olup özellikle kenar bezemeleri ve tekniği bakımından Selçuklu cilt üslûbunu yansıtmaktadır. Beşinci örnek, 4933 envanter numaralı eserin cildidir. Eserde, Süleymân Feyzî adına 1201 (1786) tarihli vakıf mührü ve Muhammed b. Ahmed eş-Şâfiî 934 (1527) yazılı temellük kaydı yer almaktadır. Eserin cildi, zermürekkep boyama tekniği kullanılarak Selçuklu desenleriyle tezyîn edilmiştir. Kenar bezemesi de yine Selçuklu bezeme repertuvarında öne çıkan türdendir. Makalemizde, Selçuklu cilt üslûbunun 15. yüzyıldan sonra da etkisini kısmen göstermeye devam ettiği tespit edilmiştir. Bunu teyit eden 16. yüzyıl tarihli iki eser (4768, 4062) yine Hasan Paşa Yazma Eser Kütüphanesi’nde mevcuttur. Eserin cildi, tıpkı 4117 envanter numaralı örnek gibi, Selçuklu cildinin en tipik özelliği olan ön ve arka kapağın farklı türde tezyîn edilmesi vasfını taşımaktadır.
Sonuç olarak, makaleye konu olan ciltlerin tezyînât türleri ve yapılış teknikleri bakımından Selçuklu ciltleri ile örtüştüğü ve bu üslûbun yansımalarını taşıdıkları tespit edilmiştir. Yansımalar aynı zamanda 15. yüzyıla ait benzer örneklerle de mukayese edilmiştir. Buna göre; 15. yüzyıl, Selçuklu Devleti’nin idârî anlamda olmasa bile cilt sanatı açısından devamlılığını sürdürdüğü bir dönemdir. Her sanat dalında gözlemlenebilecek önceki dönem etkileri, Anadolu’da eser veren 15. yüzyıl mücellitleri için de geçerli olmuştur.