The fact that various meanings are attributed to the places where the sacred is believed to be manifested indicates that religious assumptions affect the way geography is perceived. The physical and climatic characteristics of the geography inhabited, on the other hand, may be decisive in shaping religious practices. It is possible to trace this close relationship between religion and geography almost everywhere in the world. This phenomenon is also valid for the Indians, who have identified their basic beliefs and rituals with certain geographical areas.
Since ancient times, scientists of Indian origin have made efforts to recognize the cosmos in general and the place they live in in particular. One of the oldest texts that includes the term bhugola, which is used in the sense of "geography" in Indian sources, is the work called Surya Siddhanta (Book of the Sun), which is thought to have been compiled at the end of the fourth century and the beginning of the fifth century AD. In the early sources, it is understood that this term refers mostly to the spherical shape of the world. The first texts in the Indian world that attempted to treat the science of geography as an independent discipline were the Puranas. These texts, of which emergence dates back to the first centuries of the Common Era, but its compilation process continued until the tenth century, contain valuable data in terms of understanding the perception of geography for Hindus in the early periods. Its attempt to categorize the earth according to certain qualities, in particular climatic and physical features, inference on the location and structure of the world, and the conceptual map it presents within this framework are noteworthy. Purana texts include narratives about the issues subject to the science of geography, sometimes overlapping with reality and sometimes covered with mythological depictions that are far from the logical stance.
Bharat is the place where more information is given about its geographical features than other parts of the earth in the texts. This area has been deemed more respected depending on historical, political, religious and cultural factors. The experiences and religious beliefs of the compilers of the text were influential in the emergence of such a view. As a matter of fact, while the authors described the geography they are in as a livable world, they excluded other areas. They argued that the way to achieve material and spiritual prosperity and eternal happiness is through living in the fertile and clean Indian land. They put forward the thesis that qualified actions that will save the individual from the cycle of birth and death can only be performed in this geography. To emphasize this idea, the Bharat region has been described as karma bhumi, meaning “land of actions”. The remaining geographical areas of the world are described as bhoga bhumi, meaning "land of pleasure and contentment". According to this narrative, those who live outside the habitable geography are only busy with pleasure and temporarily receive the answers to their worldly desires as a result of some of their good qualities. Because they are not fully aware of what the right action and behavior is, they cannot reach ultimate salvation. Although it is thought that such people lead a comfortable life, this situation is temporary and they are ultimately doomed to rebirth.
The places where people outside of Bharat live are described as mlechcha desha, meaning "the land of foreigners", and are considered as dirty, infertile and inauspicious lands. It has been claimed that those who live outside the Bharat speak a strange language, do not perform religious ceremonies endemic in Hindu culture and do not apply caste rules. Because of this nature of foreign people, visiting the areas where they live was not appreciated. This point of view has led the Hindus to adopt an introverted social structure and to not care much about nations other than themselves. Therefore, the socio-cultural environment they lived in, as well as their fund of knowledge and religious and philosophical presuppositions, were effective in shaping Hindus' perception of geography in the early periods. Revealing the perception of geography in the context of Purana literature, therefore, will contribute to determine what the basic factors are that affect Indians' perspectives on earth and its inhabitants.
History of Religions Indian Subcontinent Bharat Religion-Geography Relations Purana Texts Ganj River Habitable World Sacred
Kutsalın tezahür ettiğine inanılan mekânlara farklı anlamlar yüklenmesi, dini kabullerin coğrafyayı algılama biçimini etkilediğini göstermektedir. Diğer taraftan dini pratiklerin şekillenmesinde meskûn olunan coğrafyanın fiziksel ve iklimsel özellikleri belirleyici olabilmektedir. Din ile coğrafya arasındaki bu yakın ilişkinin izlerini Dünya’nın hemen her yerinde sürmek mümkündür. Bu olgu, temel inanç ve ritüellerini belirli coğrafi alanlarla özdeşleştirmiş olan Hint dünyası için de geçerlidir.
Hint kökenli bilim insanları kadim dönemlerden bu yana genelde kozmosu, özelde ise içinde yaşadıkları mekânı tanımak için çaba sarf etmişlerdir. Hint kaynaklarında “coğrafya” anlamında kullanılan bhugola terimine yer veren en eski metinlerden biri miladi dördüncü asrın sonu ile beşinci asrın başında derlendiği düşünülen Surya Siddhanta (Güneş Kitabı) adlı eserdir. İlk dönem kaynaklarda bu tabirin daha çok dünyanın küresel şekline işaret ettiği anlaşılır. Hint dünyasında coğrafya ilmini müstakil bir disiplin olarak ele alma gayreti güden ilk metinler Puranalar’dır. Ortaya çıkışı miladi ilk asırlara kadar uzanmakla birlikte derlenme süreci onuncu asra kadar devam eden bu metinler, erken dönemlerde Hindular nazarındaki coğrafya algısının anlaşılması bakımından önemli veriler ihtiva etmektedir. Dünyanın konumuna ve yapısına dair çıkarımları, iklimsel ve fiziksel özellikler başta olmak üzere belli niteliklerine göre yerküreyi kategorize etme teşebbüsü ve bu çerçevede sunduğu kavramsal haritası dikkate değerdir. Bu bağlamda Purana metinleri coğrafya ilmine konu olan hususlara ilişkin kimi zaman gerçeklikle örtüşen kimi zaman ise mantıksal duruştan uzak mitolojik tasvirlerle örülü anlatılara yer vermektedir.
Metinlerinde yeryüzünün diğer kısımlarına nazaran coğrafi özellikleri hakkında daha fazla bilgi verilen yer Bharat’tır. Tarihi, siyasi, dini ve kültürel etmenlere bağlı olarak bu alan daha muteber addedilmiştir. Coğrafi tanımlamalara ilişkin böyle bir üslubun ve yapısal özelliğin öne çıkmasında metni derleyenlerin deneyimleri, dini kabulleri ve düşünce dünyaları etkili olmuştur. Nitekim müellifler, içinde bulundukları coğrafyayı yaşanabilir dünya olarak tarif ederken diğer alanları bunun dışında tutmuşlardır. Maddi ve manevi refaha ve ebedi saadete ulaşmanın yolunun bereketli ve temiz Hint diyarında yaşamaktan geçtiğini savunmuşlardır. Bireyi doğum-ölüm döngüsünden kurtaracak nitelikli eylemlerin ancak bu topraklarda icra edilebileceği tezini ortaya atmışlardır. Bu düşünceyi vurgulamak için Baharat bölgesi, “eylemler diyarı” anlamında karma bhumi olarak tarif edilmiştir. Dünyanın geri kalan coğrafi alanları ise “zevk ve memnuniyet diyarı” anlamında bhoga bhumi şeklinde betimlenmiştir. Bu anlatıya göre yaşanabilir coğrafya dışında meskûn olanlar sadece keyifle meşgul olup bazı güzel hasletlerinin neticesi olarak dünyevi isteklerinin karşılıklarını muvakkaten almaktadırlar. Doğru eylem ve davranışın ne olduğunun bütünüyle farkında olamadıkları için nihai kurtuluşa erişememektedirler. Böylelerinin rahat bir hayat sürdükleri düşünülse de bu halleri geçicidir ve nihayetinde yeniden doğuma mahkûmdurlar.
Bharat dışında kalanların yaşadığı yerler “yabancıların beldesi” manasında mleççha deşa olarak tasvir edilip kirli, verimsiz ve uğursuz topraklar olarak değerlendirilir. Hint coğrafyası dışında meskûn olanların tuhaf bir dil konuştukları, Hindu kültürüne ait dinî törenleri icra etmedikleri ve kast kurallarını uygulamadıkları öne sürülür. Bu ve benzer niteliklerinden dolayı onların yaşadığı yerlere gidilmesi hoş karşılanmamıştır. Bu bakış açısı, Hinduların içe kapanık bir toplumsal yapıya bürünmelerine ve kendileri dışındaki milletleri çok fazla önemsememelerine yol açmıştır. Erken dönemlerde Hinduların coğrafya algısının şekillenmesinde içinde yaşadıkları sosyo-kültürel ortamın yanı sıra sahip oldukları bilgi birikimleri ile dini ve felsefi ön kabulleri de etkili olmuştur. Dolayısıyla Purana literatürü bağlamında coğrafya algısının ortaya konması, Hintlilerin insana, topluma ve yerküreye bakışlarının nasıl bir görünüm arz ettiğini ve bunun şekillenmesinde ne tür faktörlerin etkili olduğunu tespit etmeye imkân sunacaktır.
Dinler Tarihi Hint Kıtası Bharat Din-Coğrafya İlişkisi Purana Metinleri Ganj Nehri Yaşanabilir Dünya Kutsal.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Doğu Dinleri ve Gelenekleri Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2024 |
Gönderilme Tarihi | 31 Aralık 2023 |
Kabul Tarihi | 21 Mart 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 23 Sayı: Din ve Coğrafya |
Hitit İlahiyat Dergisi Creative Commons Atıf 4.0 International License (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.