Belief/faith, good deeds and morality are each a separate value and virtue. However, these alone cannot bring the individuals and thus the society to the desired level of morality, peace and justice. As a matter of fact, social data show that this is the case. Almost everyone whose mind and conscience are not polluted and who has a sense of responsibility is disturbed by this situation and puts forward various seekings and solutions. The determination of this subject as a field of study is an effort to offer a solution to these sekings from the perspective of the Qurʾān, the guide of life. Qurʾān encourages all people in general and Muslims in particular to raise ethical individuals and create societies based on religious and ethical principles and the belief in unity (tawḥīd). The followers of the religion of Islām, in accordance with the ethics of the Qur’ān and the method taught by it, seek the solution first in the Qurʾān and then in the Prophet’s sunnah/tradition.
In this study, the approach of the Qurʾān, which was given to all humanity as a religio-ethical guide, to the issues of faith, deeds and morality is examined. In the Qurʾān, the unity of faith, deeds and morality is presented as guarantee of a peaceful life for believers both in this world and in the hereafter. In particular, the subject is examined in line with the 35th verse of al-Aḥzāb Sūra, which provides comprehensive information on this subject. In this verse, ten characteristics of believers are listed and how they should behave is advised. In this way, the study aims to re-evaluate faith, worship and morality together in light of the fact that Muslims have been in a moral decline on a world scale, especially in the last two centuries. This is because these issues are not disconnected from each other, on the contrary, they are important phenomena which are interconnected by cause and effect in the context of the principle of causality. While the Qur’ān, the main reference of our religion, expresses the unity of faith, deeds and morals in many verses, the Prophet, who was built by the Qurʾān, has been a role model for the believers with his attitudes and behaviors on how to practically carry these into life.
The ten qualities listed in the 35th verse of al-Aḥzāb Sūra and their owners are as follows: Men and women who submit to Allah wholeheartedly, men and women who are true believers, men and women who show continuity in worship and obedience to Allah, men and women who are faithful to their promises of obedience to Allah, men and women who endure hardships in the way of Allah, men and women who show deep respect and devotion to Allah, men and women who spend their wealth in the way of Allah, men and women who fast, men and women who protect their chastity, men and women who remember Allah much. In the 35th verse of al-Aḥzāb Sūra, many issues from faith to deeds, worship to morality are systematically addressed in a way that encompasses all Muslims, men and women alike. The verse suggests that this triad serves as the cornerstone for the spiritual development of the individual and social order. This verse also states that these values are presented from an egalitarian perspective, making no distinction between men and women, and that both genders have an equal opportunity to gain Allah’s pleasure and achieve spiritual maturity. As a result, it has been determined that in this verse and throughout the Qurʾān, the issues of faith, worship, individual and social morality are not separated from each other; on the contrary, these values and moral virtues are mentioned in various verses as a syntax. When these three aspects are taken into consideration, it is seen that the reconstruction of Islamic societies in accordance with the divine will and the duty of “being a good example”, which Allah has imposed on believers, is likely to be reciprocated in other societies.
In conclusion, in Islām, the unity of faith, worship and morality is considered one of the keys to the success of the individual both in this world and the hereafter. By applying these values in every aspect of their lives, believers contribute to minimizing the immorality in society. The teachings of the Qurʾān are not only a guide for believers, but also a way to access divine blessings.
İnanç/iman, amel ve ahlakın her biri ayrı bir değer ve fazilettir. Ancak bunlar tek başlarına insanı dolayısıyla da toplumu istenilen ahlak, huzur ve adalet seviyesine getirememektedir. Nitekim toplumsal veriler de bunun böyle olduğunu göstermektedir. Bu durumdan aklı ve vicdanı kirlenmemiş, sorumluluk duygusu taşıyan hemen herkes rahatsızlık duymakta, çeşitli arayışlar ve çözümler ileri sürmektedir. Bu konunun çalışma alanı olarak belirlenmesi de söz konusu arayışlara hayat rehberi Kur’ân perspektifinden bir çözüm önerisi sunma gayretidir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm, genelde bütün insanları özelde de Müslümanları/müminleri dinî ve ahlâkî prensiplerle tevhid inancına bağlı ahlaklı bireyler yetiştirme ve toplumlar oluşturma yönünde teşvik eder. İslâm dininin müntesipleri, Kur’ân ahlakı ve onun öğrettiği yöntem gereği çözümü ilk önce Kur’ân ve sonra da Hz. Peygamber’in sünnetinde/siretinde ararlar.
Bu çalışmada, tüm insanlığa dinî-ahlâkî anlamda rehberlik etmek üzere lütfedilen Kur’ân’ın, iman, amel ve ahlak konularına yaklaşımı incelenmektedir. Kur’an’da iman, amel ve ahlak bütünlüğü müminler için hem dünya hem de ahirette huzurlu hayatın garantisi olarak sunulmaktadır. Özellikle bu konuda kuşatıcı bilgiler sunan el-Ahzâb 33/35. âyeti doğrultusunda konu irdelenmektedir. Zira bu ayette on özelliği sıralanan müminlerin nasıl davranmaları gerektiği öğütlenir. Çalışmada bu şekilde dünya ölçeğinde Müslümanların özellikle son iki yüzyıldır ahlâkî anlamda bir çöküş içinde olduğu gerçeğinden hareketle iman, ibadet ve ahlakın yeniden birlikte mütalaa edilmesi amaçlanmaktadır. Zira bu sayılan hususlar birbirinden kopuk olan şeyler değil, tam tersine nedensellik ilkesi bağlamında sebep-sonuç ilişkisiyle birbirine bağlı önemli birer olgudur. İman-amel-ahlak birlikteliğini dinimizin temel referansı Kur’ân, pek çok âyette dile getirirken, Kur’ân’ın inşa ettiği Hz. Peygamber de pratik olarak bunların hayata nasıl taşınacağı hususunda tutum ve davranışlarıyla müminlere rol model olmuştur.
el-Ahzâb 33/35. âyetinde bu konu genel hatlarıyla zikredilmektedir. Âyette sıralanan on vasıf ve sahipleri şöyledir: Allah’a yürekten teslim olan erkekler ve kadınlar, gerçek manada iman etmiş erkekler ve kadınlar, Allah’a ibadet ve itaatte devamlılık gösteren erkekler ve kadınlar, Allah’a verdikleri itaat sözüne sadakat gösteren erkekler ve kadınlar, Allah yolunda karşılaştıkları sıkıntı ve zorluklara göğüs geren erkekler ve kadınlar, Allah’a derin saygı ve bağlılık gösteren erkekler ve kadınlar, Allah yolunda mallarını harcayan erkekler ve kadınlar, oruç tutan erkekler ve kadınlar, iffetlerini koruyan erkekler ve kadınlar, Allah’ı çokça anan erkekler ve kadınlar. Atıfta bulunulan ayet ekseninde Kur’ân’a bütüncül yaklaşmak çalışmanın kapsamını oluşturmaktadır. el-Ahzâb 33/35. âyetinde kadınıyla erkeğiyle bütün Müslümanları kuşatıcı bir şekilde imandan amele, ibadetten ahlaka birçok konu sistematik olarak ele alınmıştır. Ayet, söz konusu üçlünün bireyin manevi gelişimi ve toplumsal düzeni için temel taş işlevi görmektedir. Yine bu ayet, bu değerlerin eşitlikçi bir bakış açısıyla sunulduğunu, kadın ve erkek arasında ayrım yapmadığını ve her iki cinsin de Allah’ın rızasını kazanma ve manevi olgunluğa ulaşma fırsatına eşit olarak sahip olduğunu belirtir. Neticede bu ayette ve Kur’ân genelinde iman, ibadet, ferdî ve sosyal ahlak konularının birbirinden ayrılmadığı aksine söz konusu değerleri ve ahlâkî faziletleri çeşitli ayetlerde eş dizim olarak zikrettiği tespit edilmiştir. Bu üç hususa dikkat edildiğinde ilahî murada uygun İslâm toplumlarının yeniden inşa olması ve Allah’ın müminlere yüklediği görev olan “güzel örneklik olma”nın diğer toplumlarda karşılık bulma ihtimalinin yüksek olduğu görülmektedir.
Sonuç olarak, İslâm’da iman, ibadet ve ahlak bütünlüğü, bireyin hem dünyevi hem de uhrevi başarısının anahtarlarından biri olarak kabul edilir. Müminler bu değerleri hayatlarının her alanında uygulayarak toplumda görülen ahlaksızlığın asgari seviyeye indirilmesine katkıda bulunurlar. Kur’ân’ın öğretileri, müminler için sadece bir rehber değil, aynı zamanda ilahî lütuflara erişim yoludur.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tefsir |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Mayıs 2024 |
Gönderilme Tarihi | 2 Ocak 2024 |
Kabul Tarihi | 8 Mayıs 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |