The Fatimids, who boasted a remarkable political and cultural state tradition in the history of Islam, not only with its establishment, expansion, decline and collapse, but also with its policies and struggle, were established in the Maghreb in the tenth century. Having dramatically expanded their borders in a short time, they captured almost all of the Maghreb and had overwhelming success against the Byzantine Empire in Sicily. In addition, they captured Egypt, Palestine and Syria and had the sermons read in the name of their caliphs in the Hejaz. Undoubtedly, one of the biggest factors underlying the Fatimids' immediate success was that the state officials were diligent, dynamic, planned, courageous, self-sacrificing, hardworking, loyal and obedient. Among the most conspicuous of these individuals were the white slaves, commonly known as Slavs, brought from eastern European lands.
Being famous for meticulously fulfilling the duties which they were given, the Slavs took an active role in the Aglebis, abolished by the Fatimids. Being aware of the positive traits they had, the first Fatimid Caliph ʿUbayd Allāh al-Mahdī, appointed many Slavs who originally served for the Aglebis to the Fatimid posts. Especially during the times of Maghreb, among the Slavs were those who served as governors, local administrators, commanders-in-chief, commanders, guards and special officers of the caliph, and viziers who served as deputy caliphs. The Slavs, whose authority and influence increased in the state beginning with the reign of Caliph al-Qāim bi-amr Allāh, had a significant share in eliminating the Kharijite Abū Yazīd ebellion, a movement that put the Fatimids in a difficult situation. Ustādh Jawdhar, who rose up during the Qāim period, made a remarkable leap by being held responsible for the duties of the treasury and palace. Jawdhar, who was appointed as a vizier during the reign of the next Caliph al-Mansūr-billāh, performed a key role in the domestic and foreign policies of the Fatimids. After the death of Jawdhar, who actively continued his duty during the Muʿizz li-dīn Allāh period as well, the activity of the Slavic people in the state slipped into recession. Jawhar al-Ṣiḳillī, who was appointed as the commander-in-chief in the period of al-Muʿizz, captured almost all of the Maghreb, destroyed the Ihshidis by capturing Egypt, and annexed Palestine and Syria to the Fatimid lands. In addition, Jawhar, who built the city of Cairo and the Azhar Mosque, was the most notable Slavic figure in the Fatimid period. On the other hand, some other Slavic figures, such as Kaiser and Muẓaffar, were executed as they overused their specially given authority and influence and showed a disrespectful and disobedient attitude towards the state and the caliph. This indicated that the Fatimid administration was uncompromising with regard to preserving the authority and maintaining the balance in the state.
When the Fatimids moved their capital to Cairo, the employment of Kurdish, Armenian, Jewish, Coptic people, and particularly the Turks, at the state departments led to a decrease in the influence and authority of the Slavs in the state. The Slavs, who fulfilled various duties, such as commandership and governorship, in this period, could never return to the glorious days of the Fatimids in the times of the Maghreb.
The present study, which came out due to the inadequacy of the studies on the Slavs, aims to investigate the case of the Slavs within the Fatimid State. It particularly examines the contextual factors that enabled the Slavs, who lived in the states in the western regions of the Islamic world in the fourth century hijri (10th century AD), to rise to senior and reliable positions with the decision of the Fatimid caliphs, and it goes on to discuss their contributions. This research, which reveals the meaning of Slavs for the Fatimids, one of the Islamic states, was carried out using historical sources on Islam, particularly contemporary ones. The study, which was built upon the related research, could help give an idea about the meaning of the Slavs for the state in the Fatimids period.
İslâm tarihinde kuruluşu, genişlemesi ve gerileyip yıkılmasıyla olduğu kadar politikası ve mücadelesiyle de dikkat çekici bir siyasî ve kültürel devlet geleneğine sahip olan Fâtımîler, h. III. (m. X.) yy’da Mağrib’de kurulmuşlardır. Kısa süre içerisinde sınırlarını büyük ölçüde genişleten Fâtımîler, Mağrib’in tamamına yakınını ele geçirmiş, Sicilya’da Bizans İmparatorluğuna karşı kayda değer başarılar kazanmışlardır. Ayrıca Mısır, Filistîn ve Sûriye bölgesini ele geçirerek Hicâz’da hutbeleri kendi halifeleri adlarına okutmuşlardır. Kuşkusuz Fâtımîler’in kısa süre içerisinde bu kadar başarıya imza atmasının altında yatan en büyük etkenlerden bir tanesi devlet kademelerinde çalışan bireylerin gayretli, dinamik, planlı, cesur, özverili, çalışkan, sâdık ve halifelere karşı itaatkâr oluşlarıydı. Bu bireylerin içerisinde en dikkat çekenleri doğu Avrupa topraklarından getirilen ve Slavlar olarak bilinen beyaz köleler olmuştur.
İstihdam edildikleri görevleri titizlikle yerine getirmeleriyle bilinen Slavlar, Fâtımîler’in yıktığı Ağlebîler’de aktif olarak görev almışlardı. İlk Fâtımî Halifesi Ubeydullâh el-Mehdî onlarda bulunan olumlu hasletleri bildiği için Ağlebîler’in bünyesinde hizmet alan birçok Slav’ı Fâtımî saflarında görevlendirdi. Özellikle Mağrib döneminde vali, yerel yönetici, başkomutan, kumandan, muhafız ve halifenin özel görevlisi olmak üzere hizmet veren Slavlar’ın arasında, vezir mesabesinde halife yardımcıları olarak görev yapanlar dahi olmuştur. Halife Kâim-Biemrillâh’tan itibaren devlet içerisinde yetki ve nüfuzları artan Slavlar, Hâricî Ebû Yezîd isyanı gibi Fâtımîler’i zor duruma sokan bir hareketin bertaraf edilmesinde önemli ölçüde pay sahibi olmuşlardır. Kâim döneminde yıldızı parlayan Üstâz Cevzer, hazine ve saray görevlerinden sorumlu tutularak dikkat çekici bir sıçrama kaydetmiştir. Sonraki Halife Mansûr-Billâh döneminde vezir konumuna getirilen Cevzer, Fâtımîler’in iç ve dış siyasetinde aldığı başarılarda kilit rolü oynamıştır. Mu‘izz-Lidînillâh döneminde de aktif olarak görevini sürdüren Cevzer’in ölümüyle Slav unsurlarının devlet içerisindeki aktifliği durgunluk kazanmıştır. Yine Mansûr döneminde yıldızı parlayıp Mu‘izz döneminde başkomutanlığa getirilen Cevher es-Sıkıllî Mağrib’in tamamına yakınını ele geçirmiş, Mısır’ı alarak İhşîdîler’i yıkmış, Filistîn ve Sûriye’yi Fâtımî topraklarına ilhâk etmiştir. Ayrıca burada Kâhire şehrini ve Ezher Camiini inşa eden Cevher, Fâtımîler’in döneminde en dikkat çekici Slav figür olarak yer almıştır. Öte yandan Kayser ve Muzaffer gibi bazı Slav unsurlarının istisnâî olarak edindikleri yetki ve nüfuz alanını genişleterek devlete ve halifeye karşı saygısız ve itaatsiz bir tavır takınmalarına mukabil idam edilmeleri, Fâtımî yönetiminin devlet içerisinde otoriteyi koruma ve dengeyi gözetme anlamında tavizsiz olduğunu göstermiştir.
Fâtımîler’in başkenti Kâhire’ye taşımasıyla birlikte başta Türkler olmak üzere Kürt, Ermenî, Yahûdî ve Kıptî unsurların devlet kademelerinde istihdam edilmeleri, Slavlar’ın devlet içerisindeki nüfuz ve otoritelerinin azalmasına neden olmuştur. Bu dönemde komutanlık ve valilik gibi görevleri deruhte eden Slavlar, hiçbir zaman Fâtımîler’in Mağrib dönemindeki şaşaalı günlerine geri dönememişlerdir.
Slavlar hakkında yapılan çalışmaların yetersizliğinden yola çıkarak belirlediğimiz araştırma konusu, Fâtımî Devleti bünyesindeki Slavlar’ın durumunu incelemeyi amaçlamaktadır. Özellikle h. IV. (m. X.) yy’da İslâm dünyasının batı bölgelerindeki devletlerde yoğun olarak bulunan Slavlar’ın Fâtımî halifeleri nezdinde kıdemli ve güvenilir pozisyonlar elde etmesini sağlayan koşullar incelenerek yaptıkları katkılar ele alınacaktır. Slavlar’ın, İslâm devletlerinden bir tanesi olan Fâtımîler için ifade ettiği anlamı ortaya koymaya çalışan bu araştırma, muasır kaynaklar başta olmak üzere İslâm tarihi kaynaklarından yararlanarak oluşturulmuştur. Konuya yakın daha önceki araştırmalardan da yararlanılarak ortaya koyulan çalışma Fâtımîler dönemindeki Slavlar’ın devlet için ifade ettikleri anlamı ortaya çıkarma noktasında fikir vermeye yardımcı olacaktır.
Çalışmayı ilginize sunar, teşekkür ederim.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2022 |
Gönderilme Tarihi | 27 Mart 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 47 |