Tarihin başından beri insanlar gelecekte ne olacağını bilmek istemiş; bunun için de çeşitli yöntemlere başvurmuşlardır. Bunlardan biri de fal bakmaktır.
Kahve, papatya, yaprak, el, kitap, oyun kartları, harfler ve sayılar gibi pek çok şey fal bakma amacıyla kullanılmıştır. Bu unsurların temel çalışma prensibi ise rastlantıya dayanmaktadır.
İslâm dini, gaybın yalnızca Allah tarafından bilinebileceğini; bunun tek istisnasının ise kendisine vahiy ya da ilham yoluyla gaybe ait bilgilerin verildiği kimseler olduğunu söyler. Allah’ın kemal sıfatlarından biri olan gaybı bilme, yalnızca O’nun isteği doğrultusunda mümkündür. Kehanet ve fal gibi uygulamalarla gaybe ait bilgileri zorla ele geçirmek ise İslâm âlimlerince haram sayılmıştır. Yine de Müslümanlar, hem dinin emirlerini yerine getirmek hem de geleceği bilme dürtüsünü tatmin etmek amacıyla falı İslâmi bir çerçevede konumlandırıp bu yasak uygulamayı meşrulaştırma yoluna gitmişler; bunun sonucunda Kur’an falı ve Câfer-i Sâdık falı gibi fallar icat etmişlerdir. Bunlardan biri de Tefe’ül-nâme-i İmâm Sühreverdî’dir.
Her ne kadar Sühreverdî’ye ait olduğu kesin değilse de bu eser, İslam kültürünün fala nasıl yaklaştığı hususunda ilginç bir örnek olarak karşımızda durmaktadır.
Makalemiz, söz konusu eseri Tefe’ül-nâme-i İmâm Sühreverdî adıyla tercüme edip yayınlayan Sâdık Vicdânî’nin çalışmasını tanıtmayı ve Latin harfleriyle okuyucuya sunmayı içermektedir. Amacımız; İslam kültürünün fala nasıl yaklaştığını ilgili eser özelinde incelemek ve fal bakma uygulamasının İslâmî bir temele oturtulup meşrulaştırılması hususunda bir örnek sunmaktan ibarettir.
From the beginning of history people wanted to know what would happen in the future; For this, they have used various methods. One of them is to read fortune telling. Many things such as coffee, daisies, leaves, hands, books, playing cards, letters and numbers were used for fortune telling purposes. The basic working principle of these elements is based on coincidence. According to Islam, gnostic things can only be known by God; He says that the only exception to this is those who are given information about the gnostic things through revelation or inspiration. Knowing the gnostic things, which is one of the perfect attributes of God, is possible only in accordance with His will. Seizing the gnostic information by force through prophecy and fortune-telling practices is considered haram by Islamic scholars. Nevertheless, Muslims chose to this practices to satisfy the urge to know the future; As a result, they invented fortunes such as Qur'anic Horoscope and Cafer-i Sadık Horoscope. One of them is Tefe'ul-name-i İmam Suhreverdi. In the article, the work of Sadik Vicdani, who translated and published the work named Tefe'ül-name-i İmâm Sühreverdî, was introduced and transferred to Latin letters. How Islamic culture approaches fortune has been briefly examined in the specific work, and this work has been shown as an example of legitimizing the practice of fortune telling on an Islamic basis.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALESİ |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |
ULAKBİM-DERGİPARK Bünyesinde Faaliyet Gösteren HİKMET-Akademik Edebiyat Dergisi (Journal Of Academic Literature)
Türk Dili ve Edebiyatı Alanında Yayımlanan Uluslararası Hakemli Bir Dergidir.