İslam hukuku bilginlerinin müşterek kabulüne göre dini hükümlerin nihâî hedefi “celb-i maslahat ve der-i mefsedet”tir. Bu sebeple maslahat ve mefsedetin şer’î sınırlarının belirlenmesi İslam hukuk usulünün önemli konuları arasında yer almıştır. Ayrıca bazı fıkıh bilginleri dünyevi fiillerde insanları maslahat arayışına sevk eden sebeplerle, dini fiillerde bid’ata sevk eden sebepler arasında mahiyet birliği kurulduğunu tesbit etmişlerdir. Zira uhrevi aleme inanan insan için tek başına dünyevi maslahatı önemseyip, uhrevi maslahat ve menfaati göz ardı etmek söz konusu olamaz. Bu inanışın ve anlayışın tabii bir sonucu olarak bu insan, nasıl dünyevi alandaki maslahatlarının çoğalmasını veya bu alanların genişlemesini hedeflemişse, dini alanda da kendisini Allah’a yaklaştıracak vesilelerin artmasını talep etmiştir. Ne var ki bazen bu talepleri meşru bir çerçeveye oturtmak mümkün olmamıştır.
Makâsıdu’ş-şerî’a Masâlih-i mürsele maslahat mefsedet bid'at
According to the scholars who study on the Islamic Jurisprudence the target of divine ordinances is two concepts called “ celb-i maslahat” and “def-i mefsedet”. That’s why to define the religious limits of these concepts is one of the most important subjects in systematical Islamic jurisprudence. In addition some of the scholars have confirmed the similarities between the efficient causes that impel the scholars into searching for a good causes in the worldy deeds and the causes impel to apocryphal (bid’at) in the religiously deeds. Because a person who believe in the next world has to consider two concepts worldly and the worldly right things “maslaha” at the same time.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2002 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2002 Cilt: 1 Sayı: 2 |
Hitit Üniversitesi Kuzey Kampüsü Çevre Yolu Bulvarı 19030 - ÇORUM-TÜRKİYE
00 (90) 364 219 1100 - ilafdergi@hitit.edu.tr