Amaç:
Yoğun bakım ünitelerinde beyin ölümü olgularının tanı alması ve takip edilmesi donör ve organ nakli açısından önemlidir. Bu çalışmada beyin ve sinir cerrahisi yoğun bakım ünitesinde beyin ölümü tanısı alan vakaların retrospektif olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntemler:
Bu çalışmada yerel etik kurul onayı alındıktan sonra Sağlık Bilimleri Üniversitesi İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Yoğun Bakım Ünitesi’nde 2011 yılı mayıs ayı ile 2021 yılı mayıs ayı arasındaki beyin ölümü tanısı alan hastalar retrospektif olarak değerlendirilmiştir.
Bulgular:
19 tane beyin ölümü tanısı alan hastanın 10 ‘u (%52,6) erkek, 9’u (%47,4) kadın olup, yaş ortalaması 55,78 (30-74) sene olarak bulundu. Yatış tanıları intrakranial kanama (%52,6), travmatik beyin hasarı (%36.8), beyin tümörü (%5,2) ve hidrosefali (%5,2) idi. Beyin ölümü tanısı 15 olguda apne testi ve nörolojik muayene ile konuldu. 2 olguda apne testinin yapılamaması sebebiyle tanıyı desteklemek için ek testler uygulandı. Hastaların %15,7’si donör oldu.
Sonuç:
Bu çalışmada beyin ve sinir cerrahisi yoğun bakım ünitesinde beyin ölümü tanısı alan ve donör olan hastaların oranının düşük olduğunu saptadık. Kafa travması, serebrovaskuler olay gibi patolojilere sahip, prognozu kötü olan hastaların potansiyel donör olabileceği unutulmamalı, zaman kaybetmeden tanıya yönelik gerekli muayene ve tetkikler başlatılmalıdır.
Introduction:
Diagnosis and follow-up of brain death cases in intensive care units are vital in terms of donor and organ transplantation. This study was conducted to retrospectively evaluate the cases diagnosed with brain death in the neurosurgery intensive care unit.
Materials and Methods:
After the approval of the local ethics committee was obtained, patients who had been diagnosed with brain death between May 2011 and May 2021 in the Neurosurgery Intensive Care Unit of Health Sciences University Izmir Bozyaka Training and Research Hospital were evaluated retrospectively.
Results:
Of 19 patients diagnosed with brain death, 10 (52.6%) were male, 9 (47.4%) were female, and the mean age was 55.78 (30-74) years. Diagnosis at admission included intracranial hemorrhage (52.6%), traumatic brain injury (36.8%), brain tumor (5.2%), and hydrocephalus (5.2%). Accordingly, diagnostic procedures had been initiated. The diagnosis had been made via an apnea test and neurological examination in 15 of the cases. As the apnea test could not be performed in two cases, additional tests had been performed to support the diagnosis. The rate of cases becoming a donor was 15.7%.
Conclusions:
In this study, we found that the proportion of patients who had been diagnosed with brain death and had become a donor in the neurosurgery intensive care unit was low. It should be kept in mind that patients with pathologies, such as head trauma, cerebrovascular events, and poor prognosis, may be potential donors and that the necessary examinations and tests for the diagnosis should be initiated without delay.
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Sinirbilim, Nöroloji ve Nöromüsküler Hastalıklar |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 21 Ağustos 2023 |
Gönderilme Tarihi | 27 Mart 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 3 Sayı: 2 |
e-ISSN: 2791-9935