Eski medeniyet ve dinlerde tıp ile inancın ayrılmaz derecede iç içeliği, genelde İslâm
tıbbı özelde ise Tıbb-ı Nebevî için de geçerli midir, sorusuna cevap teşkil etmesi bakımından
yapılan hâlihazırdaki çalışmada, hadisler söz konusu olduğunda tıbbî geleneğin inançla
karışmadığı görülmüştür. Fakat İslâm öncesi Arap (Câhiliyye) tıbbına karşı alternatif teşkil
eden Tıbb-ı Nebevî, şirk inancından insanları alıp tevhîd inancına göre tedavi olmayı
öğretmiştir. Tıbb-ı Nebevî’ye göre tedavi geleneği ile inanç esaslarının irtibatı, İslâm öncesi
durumun şirkle karışık olmasıyla açıklanabilir. Yoksa Resûlullâh, tıbbı inanç meselesi
yapmamış hatta inançla tıbbı büyüsel işlemlerle karıştıran geleneğe karşı, tıbbın şirk
içermediği sürece, dünyevi bir iş olduğu ve insanların beceri ve bilgilerine dayalı olduğu
yolundaki akılcı yaklaşımı sergilemiştir. Bu yaklaşımıyla Peygamberimiz, tıbbın âdeta insan
tecrübesiyle ulaşılan bir sanat dalı olduğunu da ortaya koymuştur. Zaten kendisi bazı
hastaları hekimlere havale etmiştir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2011 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2011 Cilt: 9 Sayı: 2 |