Bu çalışma, gerçek ile kurgu arasındaki ilişkiyi Oğuz Atay’ın “Tehlikeli Oyunlar” adlı metnine atıfta bulunarak eleştirel bir bakış açısı ile ele almaktadır. Makale, yaşam gerçekliğini bir metnin kurgusundan kesin olarak ayıramayacağımız fikrine dikkat çekmektedir. Dolayısıyla, metnin temelinde gerçeklik ve kurgu ayrımının eleştirisi vardır. Johan Huizinga’nın oyun oynayan insan anlamına gelen homo ludens kavramı, bu noktada kritik bir hususa işaret eder. Homo ludens, oyun oynayarak gerçekliği kendi başına yaratan insandır. Gerçekliğin yaratılması, onun (gerçekliğin) özsel olmayan mahiyetini ifade etmektedir. Bu nedenle gerçeklik, aslında kurgudan ayrılamaz olan şeklinde tanımlanabilir. Çalışmanın temel amaçlarından biri, Oğuz Atay’ın “Tehlikeli Oyunlar”ının ana karakteri olan Hikmet Benol aracılığıyla gerçeklik-oyun, gerçeklik-anlatı, oyun-ciddiyet, logos-kaos gibi çeşitli ikili karşıtlıkların eleştirisini vermektir. Bilindiği gibi, bu tür ikili karşıtlıklar -Martin Heidegger’in ve Jacques Derrida’nın ifadesiyle- mevcudiyet metafiziğinin unsurlarıdır. Mevcudiyet metafiziği kavramı, Platon’dan bu yana süregelen Batı düşünce geleneğinin bir tür yorumudur. Bu yorum, beraberinde metafizik Batı düşünce geleneğinin eleştirisi fikrini getirmektedir. Çalışmada, bahsi geçen eleştirinin akıl, delilik ve oyun bağlamına odaklanılmıştır. Oğuz Atay’ın romanlarında ve öykülerinde sıklıkla anormal, topluma yabancılaşmış ve yalnızlaşmış karakterlere rastlanmaktadır. Oğuz Atay’dan bahsedilirken ilk akla gelen metin “Tutunamayanlar” olsa da, en tutunamayan, en deli, en aykırı karakteri “Tehlikeli Ouynlar”daki Hikmet Benol’dur. Bu bağlamda, Atay, belirli normlara uymama, logos düzenine karşıt olma ve günlük yaşamdaki normallerden ayrı olma yoluyla oyunu ve deliliği kullanmaktadır. Burada, Hikmet Benol’un yaşadığı temel sorun olarak varoluş/varolma ve bireyselleş(eme)me sorunlarını ortaya koymak suretiyle, ironinin ve alaycı düşüncenin, varlığın, ölümün/intiharın merkezi rolünü tartışmak amaçlanmıştır. Böylece çalışmada, oyunun kurmacalığının önemi ve delilik mefhumunun a/normalliği, eleştirel bir hayat felsefesi gözetilerek tartışılmaktadır.
This study takes a critical view of the relationship between truth and narrative with reference to Oğuz Atay’s prose work entitled “Tehlikeli Oyunlar” (Dangerous Games). The paper draws attention on the idea that we cannot separate the reality of life precisely from the fictionality of a text. Thus, the critique of the separation of reality and fiction lies at the basis of the text. Johan Huizinga’s concept of homo ludens which means the human being who plays games implies a critical marker at this point. Homo ludens is a human being who creates reality by playing games. Creation of reality refers to its (reality’s) non-essential character. For this reason, reality can be described as inseparable from fiction. One of the major aims of this work is to critically interpret dual oppositions like reality-game, reality-narrative, game-seriousness, logos-chaos through Hikmet Benol who is the main character of Oğuz Atay’s “Tehlikeli Oyunlar”. It is known, such binary oppositions –in Martin Heidegger’s and Jacques Derrida’s terms- are elements of metaphysics of presence. The notion of metaphysics of presence is a kind of interpretation of the tradition of Western thought that dates back to Plato. This interpretation brings the idea of critique of the metaphysical tradition of Western thought. In this work, the focus is on the logos (mind), madness and game context of this criticism. Oğuz Atay’s novels and stories often contain abnormal and isolated characters who are alienated from the society. Although, “Tutunamayanlar” (The Disconnected) is the work that first comes to mind when Oğuz Atay is mentioned, the most disconnected, the maddest, the most anomalous character is Hikmet Benol of “Tehlikeli Oyunlar”. In this context, Atay uses game and madness through failure to comply with certain norms, contradictions to the logos order, or the sense of being disconnected from the signs of the 'normal' in daily life. By introducing the problem of existence and (dis)individuation as the basic problems experienced by Hikmet Benol, this paper aims to discuss the central role of irony and mockery, existence, death/suicide. In this paper, thus, the importance of the fictionality of the game and the ab/normality of madness is discussed by taking a critical philosophy of life into consideration.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2018 |
Gönderilme Tarihi | 4 Haziran 2018 |
Kabul Tarihi | 7 Kasım 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 |
Bu eser Creative Commons Atıf 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.