Postmodern kuram tarihi geçmişin imgesel yorumu olarak görür ve tarih yazımının kurgu yazımıyla aynı evrelerden geçtiğini öne sürer. Tarihçi tıpkı bir roman yazarı gibi geçmiş olaylardan (açık açık belirtmiş olduğu ya da gizil tutttuğu) amacına yönelik hizmet edenleri seçerken okuyucuya iletmek istediği mesajla örtüşmeyen kısımları eler. Seçmiş olduğu bu olayları ideolojik bağlılıklarını göz önünde bulundurarak öznel şekilde yorumlar, hayal gücünü devreye sokarak olaylar arasındaki boşlukları doldurur ve anlamlı bir bütün oluşturur. Bu bakımdan, tarihin geçmiş gerçekliği olduğu gibi yansıttığı söylenemez ve dolayısıyla bu durum tarihin tarafsızlık iddialarını ortadan kaldırır. Peter Ackroyd, Chatterton (1987) adlı romanında tarihçilerin kullanmakta olduğu bu yönteme oldukça benzer bir yöntem benimser. Ackroyd, ünlü şair Thomas Chatterton’ın biyografisindeki boşluklardan yola çıkarak bu boşlukları - birçoğu yazarın resmi biyografisi ile çelişen- hayali olaylarla doldurur ve yazarın hayatını kurgusal bir hikâyeye dönüştürür. Yazar, romanında bir yandan şairin kurgusal hayat öyküsünü yazarken, diğer yandan da tarihyazımı sürecini gözler önüne sererek okurlarının tarih ve kurgu arasında gittikçe kaybolan o ince çizginin farkına varmalarını amaçlar. Bu bağlamda, bu makale Ackroyd’un Chatterton romanını temel alarak tarih yazımı ve kurgu yazımı arasındaki benzerlikleri irdelemeyi ve ilgili romanı Linda Hutcheon’ın “tarihyazımsal üstkurmaca” kavramı çerçevesinde incelemeyi amaçlamaktadır.
Peter Akcroyd Tarihyazımı Thomas Chatterton Biyografi Tarihyazımsal Üstkurmaca Postmodern Roman
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Tüm Sayı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 24 Mart 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 Cilt: 2 Sayı: 4 |