Günümüzde bireylerin yaşam standardını ve maddi koşullarını büyük ölçüde işgücü piyasasındaki durumları belirlemektedir. Dolayısıyla, işgücü piyasasından elde edilen gelir ile yoksulluk arasında doğrudan bir ilişki söz konusudur. Bu ilişki veya çalışanların yoksulluğu olgusu yeni olmasa da birçok ülkede yarattığı endişe, literatürde kavramsallaştırılması ve konuya artan ilgi görece yenidir. Bu çalışma, ilk olarak bu anomalinin toplumsal ve maddi nedenlerinin kapitalizmin tarihsel gelişiminden ve kendi iç dinamiklerinden kaynaklandığını göstermektedir. Çalışma, bu genel perspektifin ötesinde işgücü piyasası, istihdam ve yoksulluk arasındaki ilişkiyi Türkiye özelinde araştırmayı amaçlamıştır. 2006-2017 yıllarına ait Gelir ve Yaşam Koşulları Anket mikro verileri kullanılarak yoksulluğun işgücü piyasasındaki duruma ve çeşitli sosyoekonomik özelliklere göre nasıl farklılaştığı araştırılmıştır. Analiz sonuçları, 2006-2017 yılları arasında işsizlerin yoksulluk oranı en yüksek sosyoekonomik grup olduğunu, ekonomik olarak aktif olmayanların yoksulluk oranının da yüksek ve bu dönemdeki azalışının sınırlı olduğunu östermektedir. İncelenen dönemde, yoksulluk oranı en düşük olan ve bu oranın önemli ölçüde azaldığı grup ise istihdamda olanlardır. Bu durum ücretlileşme süreci, tarım dışı istihdamın yaygınlaşması ve kayıt dışılığın azalışıyla açıklanabilir. Geniş hanelerde yaşayanlar, düşük eğitimliler, niteliksiz işlerde, tarım ve inşaat sektörlerinde, kayıt dışı işlerde ve ücretsiz aile işçi olarak çalışanlar arasında yoksulluk oranı yüksektir. Yoksullukla etkin mücadele için özellikle işsizliğin ve kayıt dışılığın azaltılmasının, nitelikli istihdamın ve eğitimin artırılmasının gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Nisan 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 3 Sayı: 1 |