Yunanistan’ın 1830 yılında bağımsızlığını ilan etmesinin ardından daha rahat hareket etme imkânı bulan Rum çeteler, kısa zamanda Batı Anadolu’daki eşkıyalık ve kaçakçılık faaliyetlerinin en önemli aktörlerinden biri haline gelmişlerdi. Toprakları tarıma pek de elverişli olmadığı için geçim kaynağı olarak erken dönemlerden itibaren gemiciliğe, denizciliğe ve korsanlığa yönelmiş olan Adalı Rumlar ise, söz konusu çetelerin temel insan kaynağını oluşturmuşlardı. XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, çoğunluğu Adalı Rumlardan oluşan çeteler, Sisam ile Sakız arasındaki deniz güzergâhında Türk kayıklarına ve sahil kasabalarına düzenli aralıklarla saldırılar düzenlemiş ve ciddi bir tehdit olarak anılmaya başlamışlardı. Gerek denizde gerekse karada amansız bir eşkıyalık faaliyetine girişen Adalı Rumlar; 1850-1920 yılları arasında Katırcıyani, Karabacak, Karayotoğlu Nikola, Hambrikooğlu Panayot, Nikola, Kaptan Andreya, Kaptan Aleko, Kaptan Ulaho, Kaptan Foti, Kaptan Sokrat ve Kör Mina gibi pek çok çete reisinin emrinde posta/kervan soygunu, cinayet, insan kaçırmak ve hırsızlık gibi illegal eylemler gerçekleştirmişlerdi. Aydın’ın demiryolu ile İzmir’e bağlanmasının ardından bölgede tarım ve ticaretin gelişmesiyle birlikte de gözlerini Levantenlerin servetlerine dikmişlerdi. Nitekim Whitall, Wilkinson, Forbes ve Paterson gibi ünlü ailelerden talep edilen haraç ve fidyeler sık sık resmi yazışmalara konu olmuştu. Rum çetelerin eşkıyalık dışındaki bir diğer önemli geçim kaynağı da kaçakçılık olmuştu. Batı Anadolu’nun coğrafi yapısı, özellikle adalara geçişin kolaylığı nedeniyle denizden kaçakçılığa oldukça müsaitti. Kıyıları ve yerli halkı çok iyi tanımaları hasebiyle adalardaki Rumları çetelerine dâhil eden ya da bizzat adalardan türeyen kaçakçı gruplar, XIX. yüzyıl sonlarında Sömbeki, Kalimnos, Midilli ve Sisam gibi adalar ile Kuşadası-Söke mıntıkasını bir kaçakçılık üssüne dönüştürmüşlerdi. Rum kaçakçılar; Yunanistan-Ege adaları-Batı Anadolu üçgeninde ve bazen “Hıdıviyye” gibi vapurlarla, bazen de daha küçük çapta deniz araçlarıyla; tütün, çalıntı hayvan, çam kabuğu, kereste, silah ve değerli eşya sevkiyatı yapmışlardı. Bu çalışmada; Osmanlı idarecileri tarafından “Avrupa ve adalardan mürtekip ve serseri makulesi ecnebiler” olarak nitelendirilen Rum eşkıya ve kaçakçıların, İmparatorluğun son demlerinde Batı Anadolu’da süren faaliyetleri; arşiv belgeleri, dönem gazeteleri ve ikinci elden kaynakların ışığında değerlendirilecektir. ; eşkıya takiplerinden sahil güvenlik önlemlerine, Rum firarileri gemilerinde çalıştıran Amerikalı taşımacılık şirketlerinden Reji karşıtlığının tezahürü olan tütün kaçakçılığına oldukça geniş bir perspektifte ve bölge özelinde; siyasi, iktisadi ve sosyal bir panorama ortaya konacaktır
Greek gangs, which gained a wider radius of action after the Greece’s declaration of independence, rapidly became one of the most important actors of the banditry and smuggling activities in western Anatolia. Greeks from the Aegean islands, who historically involved in seafaring, navigation and piracy for their livelihood because of the unsuitability of the islands for agriculture, were the main source of manpower of these gangs. By the second half of the XIXth century, gangs, mainly composed from Greeks of Aegean islands, periodically attacked to Turkish vessels on the route between Samos and Chios and to coastal towns and started to be considered as a serious threat. Between the years of 1850 - 1920, Greeks from islands ruthlessly embarked on banditry activities on land and at sea. They executed many stagecoach/caravan robbery, homicide, abduction and theft actions under many gang leaders, notably Katırcıyani, Karabacak, Karayotoğlu Nikola, Hambrikooğlu Panayot, Captain Andreia, Captain Aleko, Captain Ulaho, Captain Foti, and Kör Mina. These gangs aspired to wealth of the Levantines, who made considerable fortune with the development of agriculture and commerce in the region after the construction of İzmir-Aydın railroad. Tribute and ransom demands from famous families like Whittall, Wilkinson, Forbes and Paterson, frequently mentioned in the offical correspondances. Another source of income for the Greek gangs was smuggling. Topography of western Anatolia, especially because of conveniance of passage to the islands,was suitable for maritime trafficing. Smuggler groups, which were incorporated or composed from Greeks from islands who were familiar with the shores and native population, turned the islands of Symi, Kalymnos, Lesbos, and Samos and KuşadasıSöke zone to a smuggling base during the last decades of XIXth century. Greek smugglers transported tobacco, stolen livestock, pine bark, lumber, weapon and valuables via “Hıdıviyye” type ships and sometimes with smaller type vessels
Aegean Islands Western Anatolia Banditry Smuggling Greek gangs.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 11 |