Picasso, yirminci yüzyılın ilk yılında, yirmi yaşında bir İspanyol göçmen olarak
sanatın başkenti Paris’e geldiğinde, kendisine tümüyle yabancı olan bu yeni
ortamda kabul görmekte zorlanır. Başlangıçta küçük ölçekli sanat simsarlarının ve
sanat galerilerinin talepleri doğrultusunda, hayatta kalabilecek kadar bir gelir elde
etmek adına kendisini önceleyen çeşitli ressamların işlerine benzeyen resimler
boyar. Fakat çok geçmeden yüzleştiği tüm maddi ve manevi güçlüklere rağmen,
kendisinden istenilen resimleri tekrarlamak yerine, kişisel ve özgün bir resim dili
arayışına girişir. Picasso’nun bütünüyle kendisine ait olan ilk özgün yapıtları,
bu dönemde ortaya çıkar. Hüznün, yalnızlığın, yabancılaşmanın, yoksulluğun
betimlendiği bu resimler, mavinin tonlarında boyandıkları için daha sonra sanat
tarihçileri tarafından “mavi dönem” şeklinde isimlendirilecektir. Paris’e alıştıkça,
kendisine bir arkadaş ortamı kurdukça ve Fransızcasını ilerlettikçe Picasso daha
sosyal birisi olmaya başlar. Özel yaşamındaki değişimler, resimlerine de yansır
ve mavi ağırlıklı boyadığı resimleri yavaş yavaş pembe ve gri tonlarına evrilir.
Resimlerinde hüzün ve dışlanmışlık korunmakla birlikte, yaşama karşı daha
olumlu bir yaklaşım ön plana çıkar. Bu dönem de sanat tarihine “pembe dönem”
olarak geçecektir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 3 Temmuz 2019 |
Gönderilme Tarihi | 2 Ocak 2019 |
Kabul Tarihi | 15 Mayıs 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 11 Sayı: 3 |
All site content, except where otherwise noted, is licensed under a Creative Common Attribution Licence. (CC-BY-NC 4.0)