İstanbul, Asya ve Avrupa kıtaları arasında köprü vazifesi gören bir şehirdir. Tarih boyunca birçok medeniyete beşiklik ettiği gibi, birbirinden farklı kültürlere de ev sahipliği yapmıştır. Farklı medeniyetlerin birbiri ardına yaşadığı bir kentte o medeniyete ait kültürel katmanların izlerini taşıyan mekanlar, kente başka bir zenginlik katmaktadır. Bu kültürel arka planın muhafazası için kültürel mirasın nesillere nakli hususu da dikkate şayandır. Ancak bir takım etkenler bilhassa da afetler bu birikimin zarar görmesine hatta çoğunlukla yok olmasına sebebiyet vermektedir. İstanbul halkı, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinden tevarüs eden kültürel birikiminin muhafazası hususunda doğal afetlerden ve bilhassa da insan kaynaklı afet olarak nitelendirebileceğimiz yangınlardan çok çile çekmiştir. Bilhassa Osmanlı döneminde çıkan yangınların bazılarının gerçek bir felaket halini aldığı kaynaklardan anlaşılmaktadır.
XVIII. Yüzyılın başlarında zuhura gelen ve verdiği zarar dolayısıyla doğal bir afete dönüşen İstanbul yangınında birçok ev, dükkan yanarak kullanılamaz hale gelmiştir. Yollanan hükümler genelde ahaliye ev ve dükkan yapımında kolaylık sağlanması, yangın sonrası ev yapımı için gerekli olan malzemeyi yüksek fiyattan satmak isteyen muhtekirlerden korunması ve kaybolan değerli eşyaların bulundurulmasına yöneliktir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Orjinal Makale |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Kasım 2020 |
Gönderilme Tarihi | 10 Ocak 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 |