Modernizmin ilerlemeci çizgisinde, özerk edimin
kısıtlanması ve bireyin çoğul olan karşısında kıstırılışı modernist edebiyatın
en önemli odaklarından kabul edilir. Türkçe edebiyatta öznenin içine düştüğü bu
‘birey-toplum sorunsalı’nı en açık ve düşündürücü şekilde ortaya koyan
isimlerden biri Yusuf Atılgan’dır. Onun karakterleri ya kendi istekleriyle ya
da oraya itildikleri için kendilerine ancak toplumun çeperlerinde yer bulurlar.
Yazarın bu makale çerçevesinde ele alınacak öyküsü “Bodur
Minareden Öte”de de toplumsal normlar tarafından sindirilen, insanların içinde
ama onlardan uzak olan anlatıcı-karakteri ve onun bu hayatın içinde bir yer
edinme, ona tutunma hikâyesini takip ederiz. Modernizmin getirdiği
kuşatıcılığın en önemli temsilcilerinden olan kent karakterin hareket ve
mücadele alanını oluşturur.
Bu yazıda öne sürülecek düşünce, anlatıcı-karakterin yer
bulma/kendini var etme hikâyesinin, şehrin sunduğu mekânların deneyimlenmesi ve
aşılması çabasıyla verilmiş olduğudur. Bunu kanıtlamak amacıyla önce bireysel
ve toplumsal ilişkilerin mekânla olan ilgisi sorgulanacak daha sonra da öyküde
yer alan mekânlar –bodur minare, ev, yeraltı, vapur- dâhilinde mekân olgusunun
kullanılışı tartışılacaktır.
Yusuf Atılgan “Bodur Minareden Öte” Modernizm Modernist Edebiyat Özne Mekân Vapur Yeraltı Ev Birey-Toplum İkiliği
In the progressive line of
modernism, some of the main focuses of modernist literature are the restriction
of autonomous act and the self that is cornered by majority. Yusuf Atılgan is
one of the most important names who work upon this duality between self and
society thoroughly in Turkish Literature. His characters find themselves in
periphery either out of their own wishes or because they are pushed there.
In his short story “Bodur
Minareden Öte”, which is also the focus of this article, we follow the
narrator-protagonist’s quest to situate himself in his life that is suppressed
by the norms of the society. The city that is one of the most essential agents
of the encirclement that modernism brings forms the elbow room and fighting
space of the character. The claim of this article is that the
narrator-protagonist’s story of situating/building himself is given by
experiencing the spaces which the city provides and attempting to surpass them.
To prove this, firstly the relevance of spaces to the personal and public
relations will be questioned, then, within the given spaces in the short story
–dwarf minaret, house, underground, ship- the use of space will be discussed
Yusuf Atılgan “Bodur Minareden Öte” Modernism Modernist Literature Subject Place Space Ship House Underground İndividual-Society Duality
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ocak 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 7 Sayı: 18 |