Emrah Serbes, “İnsan bir yerde doğdu mu oralı olmuyor, o zamanlı oluyor.
Memleketi (semti) o zaman oluyor. İnsan zamanını durdurmak istediği yere
aittir”diye yazar ya, “Hikâyem Paramparça” kitabında; “Semt odaklı Ankara
çalışması”, beni Bahçelievler ve Emek Mahallesi’ne böyle sürüklüyor. Biraz
“sözlü tarih-sokak tarihçiliği”, biraz da Federico Fellini’nin “Amarcord
(Hatırladıklarım)” filmindeki gibi bellekte yer alan fotoğraflar.
Ancak öncelikle,
Bahçelievler ve Emek Mahallesi’nin semt monografisi, sözlü tarihi üzerine bir
anlatının ironik bir sorununu dile getirmem gerek. Bu iki köklü ve iç içe
semtin tüm sokaklarının, caddelerinin numaraları, iskambil destesi gibi karılıp yeniden
dağıtılırcasına değiştirildiği için “anıların adresi”, çoğu kez “eski … Sokak”
vurgusuyla yer alacak. Böyle yazmamın iki nedeni var; ilki hafıza mekânlarına
saygı. İkincisi de onunla bağlantılı olarak, bu sokakların semt hafızasında
hâlâ öyle anılması. Hafıza mekânları yok olsa
da, Fransız tarihçi Pierre Nora’nın deyişiyle “Hafıza hatırayı kutsallaştırır.”
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ocak 2014 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2014 Cilt: 5 Sayı: 11 |