21. yüzyıl, fiziksel çevrenin olumsuz etkilere ve kentsel sistemlerin beklenmedik değişimlere maruz kaldığı, buna bağlı olarak karmaşıklığın ve belirsizliklerin arttığı, nihayetinde de kent planlama sürecinin kaotik bir hal aldığı dönemdir. 2000’li yıllarda karmaşıklık biliminin gelişmesine ve kentsel sorunların gün geçtikçe büyümesine bağlı olarak, hem planlama ve yönetim kapasitesinin geliştirilmesi konusu, hem de belirsizliklerin ve karmaşıklığın neden olduğu kentsel kırılganlıkların çözümünde, kent planlama süreçlerinin nasıl bir katkı sağlayabileceğinin açıklanması ihtiyacı günümüzde önem kazanmıştır. Hızla artan karmaşıklık ve dünya dinamiklerindeki hızlı değişimler göz önüne alındığında, bütün bir toplumun geleceğinin planlanması ciddi bir mücadele olarak yorumlanabilir. Bu kapsamda, kent planlama yaklaşımlarının geleceğe ilişkin, yerinde ve sürdürülebilir seçimler içermesi, toplumları geleceğe hazırlanmak için mantıklı bir yol haritası çizmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, "değişen koşullar karşısında sürekli gelişim ve uyumu" korumak, tüm kentler için hayati önem taşımaktadır. Bu perspektif, belirsiz dünyanın değişim ve zorluklarıyla nasıl başa çıkılabileceğini açıklamaya çalışan “dayanıklılık” kavramıyla örtüşmektedir. Bu açıdan, bu çalışma, şehir planlama paradigmalarında dayanıklılığın nasıl konumlandırılabileceğini netleştirmeyi amaçlamaktadır. Derinlemesine literatür taraması ve nitel analiz bu çalışmanın temelini oluşturmuştur. Ayrıca, 1950'lerden günümüze kentsel planlama paradigmalarının gelişimi ve kentsel dayanıklılığın kapsamı detaylı bir şekilde analiz edilmiştir.
Kent planlama paradigmaları karmaşıklıklar belirsizlikler kentsel dayanıklılık kentsel dayanıklılık planlaması
21st century is an era which environmental and urban systems triggered complexity and eventually urban planning processes started to be chaotic. Hence, 2000s can be described as a period in which complexity science developed and the capacity for planning and management needed to be improved to solve the rapidly changing urban problems. The main concern is finding out a principal contribution to urban planning processes to address this complexity dilemma and urban vulnerabilities. Since planning the future of an entire community may seem like a devastating challenge based on these challenges, urban planning should comprise conscious choices about the future and it has to be a rational way for getting prepared for the future. In this regard, “continual development and adjustment to the changing circumstances” is surely vital for all urban systems. This is parallel with resilience concept, which refers to understand addressing the uncertain changes and challenges. From this point of view, this paper aimed to clarify how resilience can be positioned in urban planning paradigms. In depth literature review and qualitative analysis were the base. Moreover, the development of urban planning paradigms from 1950s to today and the content of urban resilience were analyzed in details.
Urban planning paradigms complexities uncertainties urban resilience urban resilience planning
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 10 Sayı: 28 |