Öz
İnsanın günlük su ihtiyacı 1.5-2 litre civarında olduğundan su kaynaklı sağlık
problemleri oldukça önem kazanmaktadır. Endüstriyel atıklarda ve doğal element formda
bulunan arsenik; içme sularında tehlikeli düzeyde bulunduğunda çevre ve besin zincirine
katılarak ciddi sağlık problemlerine yol açabilmektedir. Arseniğin deriden emilimi
az olduğundan el yıkama, banyo yapma, çamaşır yıkama gibi temizlik amaçlı kullanımları
zarar vermezken; içilmesi, inhale edilmesi ve yemeklerde kullanımı oldukça zararlı
olabilmektedir. Arseniğin toksik etkileri, formuna, maruziyet dozuna ve süresine bağlı
olarak tüm canlılarda değişmektedir. Kısa ve uzun vadede arsenik kalıntılı hayvansal
ve bitkisel besinler ile içme sularının tüketimi halk sağlığı sorunlarını da beraberinde
getirmektedir. Arsenik sistein içeren proteinlerden zengin saç, tırnaklarda (beyaz çizgiler),
ciltte ve iç organlarda birikmektedir. Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (ICRA)
1980 yılında arseniği, birinci derecede kanserojenler sınıfına almasından sonra, Dünya
Sağlık Örgütü (WHO) de içme sularında izin verilen arsenik üst limit değerini 50
ppb’den 10 ppb’ye indirmiştir. Bu çalışma ile dünyada ve ülkemizde arseniğin içme sularında
hangi oranlarda bulunduğu, ne tip sorunlara yol açtığı ve tanı, tedavi, korunma
metodlarının çok yönlü olarak ortaya konması amacıyla yapıldı.