Nübüvvet ve Risâlet meselesi İslam’ın en önemli inanç esaslarından birini oluşturur. Hz.
Adem ile başlayıp Hz. Muhammed ile sona ermiştir. Peygamberlik müessesesi insanlık tarihi kadar
eskidir. İnsanları yaratan Yüce Allah onları başıboş bırakmamış, kendilerine yol gösteren Peygamberler
göndermiştir. Peygamberler, müteâl/aşkın bir varlık olan Allah ile insan arasındaki iletişimin
sağlanmasının yanında, kitlelere sosyal ve psikolojik açıdan yol gösterme, tarihe yön verme ve toplumu
bütün kurum ve kuruluşlarıyla yeniden yapılandırmada kendilerine biçilen, oldukça zor başarılabilen
bir rol üstlenmişlerdir. Öte yandan Hz. Muhammed’in vefatından sonra onun mirasını kimlerin
temsil edeceği konusu gündeme geldiği gibi, sona eren misyonunun da, nübüvvet mi risâlet mi
olduğu konusu tartışılmıştır. Buna bağlı olarak vahyin kesilip kesilmediği, Kur’an vahyinin dışında
ilhamın Peygamberlerin dışındaki insanlara da gelip gelmediği meselesi üzerinde yanlış algılamalar
ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde nübüvvet velayet konusu, nübüvvetle birlikte tartışılmış, peygamberliğin
risâleti ile velayeti kıyaslama konusu yapılmış, velayet ile nübüvvetin efdaliyeti gündeme getirilmiştir.
Bu çalışmamızda nübüvvet- velayet ve hatemiyet konusundaki yanlış algılamaları ele alacağız.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Haziran 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt: 6 Sayı: 1 |