Kanunilik, ceza hukukunun esaslarından ve hukukun evrensel ilkelerinden birisi olarak kabul edilmektedir. “Kanunsuz suç ve ceza olmaz” şeklinde formüle edilen ve kişilerin suç işlemeden önce karşılaşacakları ceza hakkında bilgi sahibi olmaları anlamına gelen ilke, adalet ve tabii hukuk anlayışının bir sonucudur. Tarihi derinliği konusunda görüş ayrılıkları bulunmakla birlikte, kanunilik ilkesi Orta Çağ ceza uygulamalarındaki keyfiliğe bir tepki olarak gündeme gelmiş ve uluslararası birçok sözleşme ile ülkelerin anayasa ve kanunlarında yer almıştır. Başlangıçta daha katı bir biçimde uygulama bulan ilke, zamanla daha esnek bir yapıya dönüşmüş ve kanunlarda yer almasa da bazı suçların cezalandırılabileceği anlayışı ortaya çıkmıştır.
İslâm hukuk düşüncesinde suç ve cezalar üç ana başlıkta ele alınmaktadır. Kur’an ve sünnette açıklanan suç ve cezalar kısas ve had kapsamında değerlendirilirken, açıklanmayanlar ta‘zîr olarak adlandırılmaktadır. Ta‘zîr kapsamındaki suçların cezasını belirleme yetkisi devlet başkanı ve hâkimlere bırakılmıştır. Kur’an ve sünnette açıklanan suç ve cezaların belli sayı ile sınırlı olması, ta‘zîr konusuna geniş bir alanın bırakılması anlamına gelmektedir. Ayrıca suçun unsur ve şartlarındaki eksiklikler sebebiyle uygulanmayan kısas ve had suçları için de ta‘zîr cezasının söz konusu olması ve tarihi süreç içerisinde ortaya çıkan yeni suç türleri hesaba katıldığında, ta‘zîrin kapsam alanının oldukça geniş olduğu anlaşılmaktadır. Ta‘zîr suç ve cezaları bu derece geniş bir alana sahip olmasına rağmen, klasik fıkıh kitaplarında konuya sınırlı oranda yer verilmektedir. En kapsamlı kaynaklarda dahi kısas ve had konuları oldukça detaylı olarak ele alınırken, ta‘zîre ayrılan yer birkaç sayfayı geçmemektedir. Kanaatimize göre ta‘zîr suç ve cezalarını belirleme yetkisinin siyasi otoriteye bırakılması, klasik fıkıh kaynakları açısından içtihada dayalı hukuki birikimin oluşmasını engellemiştir. Ancak Osmanlı döneminde ta‘zîr suç ve cezaları kapsamında fıkhi bir zenginlik ortaya çıkmıştır.
Genel olarak kısas ve had cezaları hakkında kanunilik ilkesi açısından herhangi bir tartışma söz konusu edilmezken, ta‘zîr cezalarında kanunilik ilkesinin gözetilmediği konusunda genel bir kanaat bulunmaktadır. Bu konudaki eleştiriler ta‘zîr ile sınırlı olsa da ta‘zîr suç ve cezalarının kapsam alanının genişliği hesaba katıldığında, söz konusu eleştiriler önem kazanmakta ve bir anlamda İslâm ceza hukukunun bütününe yönelik hâle gelmektedir.
Klasik kaynaklarda doğrudan kanunilik ilkesi hakkında bilgiye rastlanmaması doğaldır. Ancak İslâm hukukunun temel kaynaklarından Kur’an ve sünnette söz konusu ilke ile paralellik gösteren ifadeler bulunmaktadır. Bu bağlamda, Kur’an’da peygamber göndermeden cezalandırmanın söz konusu olamayacağını ilkesel olarak ortaya koyan ayetlerin yanında bazı suçlar için ceza öngörüsünde bulunulmaktadır. Ayrıca kanunilik ilkesinin doğal bir sonucu olan kanunların geçmişe yürümemesi ilkesini doğrulayan birden çok örnek de Kur’an’da yer almaktadır. Peygamber’in (s.a.s.) uygulamaları da Kur’an’ın bu konudaki prensipleri ile paralellik göstermektedir.
Klasik İslâm hukuku kaynaklarındaki öğretiden farklı olarak Osmanlı uygulamasında ta‘zîr kapsamındaki bir kısım suç ve cezaların kanunnameler yoluyla belirlenmesi, kanunilik ilkesi açısından olumlu bir gelişme olarak kabul edilmektedir. Osmanlı ceza hukuku uygulamalarındaki söz konusu tecrübeden hareketle, ta‘zîr kapsamındaki suçların cezalarının önceden belirlenmesi, İslâm ceza hukukuna kanunilik ilkesi açısından yöneltilen eleştirileri ortadan kaldıracaktır. Kur’an ve sünnetin prensipleri ile de paralellik gösteren bu anlayış, günümüz hukuk düşüncesi açısından tercih olmanın ötesinde zorunluluk hâlini almıştır. Tüm suçların belirlenmesinin imkânsızlığı sebebiyle kanunda belirlenmeyen, ancak suç kapsamında değerlendirilmesi gereken fiillerin klasik ta‘zîr anlayışı içerisinde cezalandırılması, ta‘zîr düşüncesinin kanunda yer almayan fiillerin cezasız kalmaması konusunda önemli bir görev üstlenebileceği anlamına gelecektir.
Legality is accepted as one of the principles of criminal law and universal principles of law. The principle formulated as “no crime and punishment without law” which means that people should be informed about the punishment they will face before committing a crime, is a result of the understanding of justice and natural law. Although there are differences of opinion on its historical depth, the principle of legality has come to the fore as a reaction to the arbitrariness of medieval penal practices and has been included in the constitutions and laws of many international conventions. The principle, which was applied more strictly in the beginning, has turned into a more flexible structure over time, and the understanding that some crimes can be punished even though it is not included in the laws has emerged.
In Islamic legal thought, crimes and punishments are discussed under three main headings. While the crimes and punishments prescribed in the Qur'an and the Sunnah are evaluated within the scope of qisas and hadd, those that are not specified are called tazir. The authority to determine the punishment for crimes within the scope of tazir is left to the head of the state and the judges. The fact that crimes and punishments described in the Qur'an and the Sunnah are limited to a certain number means a wide area is left to the subject of tazir. In addition, when the tazir punishments are taken into consideration for qisas and hadd crimes that cannot be applied due to deficiencies in the elements and conditions of the crime, and the new types of crimes that have emerged in the historical process, it is understood that the scope of tazir is quite wide. Although tazir crimes and punishments have such a wide scope, the subject is given a limited place in classical fiqh books. Even in the most comprehensive sources, the subjects of qisas and hadd are discussed in detail, but the place reserved for tazir does not exceed a few pages. Leaving the authority to determine tazir crimes and punishments to the political authority prevented the formation of legal accumulation based on ijtihad in the classical fiqh sources. However, in the Ottoman Period, a richness in jurisprudence emerged within the scope of tazir crimes and punishments.
While there is no discussion in terms of the principle of legality about qisas and hadd punishments in general, there is a general opinion that the principle of legality is not observed in tazir punishments. Although the criticisms on this subject are limited to tazir, when the scope of tazir crimes and punishments is considered, these criticisms gain importance and, in a sense, become aimed at the whole of Islamic criminal law.
Naturally, there is no direct information about the principle of legality in classical sources. However, in the Qur'an and Sunnah, the main sources of Islamic law, some expressions show parallelism with the principle in question. In this context, in addition to the verses in the Qur'an that reveal in principle that it is not possible to punish without sending a prophet, punishment is foreseen for some crimes. In addition, multiple examples in the Qur'an confirm the principle that laws do not go into the past, which is a natural consequence of the principle of legality. The practices of the Prophet (pbuh) also show parallelism with the principles of the Qur'an in this matter.
Unlike the doctrine in classical Islamic law sources, the determination of some crimes and penalties within the scope of tazir in Ottoman practice through statutes is considered a positive development in terms of the principle of legality. Based on the experience in Ottoman criminal law practices, predetermining the penalties for crimes within the scope of tazir will eliminate the criticisms directed at Islamic criminal law in terms of the principle of legality. This understanding, which is parallel to the principles of the Qur'an and the Sunnah, has become a necessity beyond being a choice in terms of today's legal thought. Due to the impossibility of determining all crimes, the punishment of the actions that are not determined in the law but should be considered within the scope of the crime within the classical understanding of tazir will mean that the idea of tazir can play an important role in ensuring that the acts that are not included in the law remain unpunished.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Hukuku |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 28 Mart 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |