Büyük bölümü aktif fay hatlarıyla kuşatılmış olan Türkiye’de sıklıkla depremler meydana gelmektedir. Bu depremlerin bazıları düşük şiddetli gerçekleşirken, bazılarının şiddeti çok sayıda can ve önemli ölçüde mal kaybına sebebiyet verebilecek derecede yüksek olabilmektedir. 17 Ağustos 1999 yılında gerçekleşen Marmara Depremi de birçok insanımızı hayattan koparırken hayli fazla sayıda haneyi, işletmeyi ve fabrikaları kullanılamaz hale getirmiştir. Söz konusu depremin ardından ihtiyaç duyulan mali kaynak, bir taraftan mevcut vergiler üzerine ilave yükümlülükler getirmek, diğer taraftan bazı yeni mükellefiyetler tesis marifetiyle giderilmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda çalışma kapsamında esas alınan özel iletişim vergisi de bu gerekçeyle Türk vergi sistemine dahil olan ve bu sebeple “deprem vergisi” olarak nitelendirile gelen vergilerdendir. Özel iletişim vergisi için, tabiri caizse mahlas niteliğini almış olan “deprem vergisi” söylemi, yaşanan ve hasar veren her depremin akabinde verginin akıbetinin kamuoyunca sorgulanmasına sebebiyet verir olmuştur. Peki, adından müstakil olarak ya da ismiyle örtüşse dahi bir vergi geliri belirli bir gidere özgülenebilir mi? Çalışmanın kaleme alınma motivasyonunu da teşkil eden bu soru, teorik ve hukuki açıdan değerlendirilmiş ve “deprem vergisi” söyleminin yerindeliği hususunda tartışma götürmez kanaatlere ulaşılmıştır.
Deprem Deprem Vergisi Özel İletişim Vergisi Devlet Bütçesi Adem-i Tahsis İlkesi
Bu çalışmanın hazırlanma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyulduğu ve yararlanılan tüm çalışmaların kaynakçada belirtildiği beyan olunur.
Çalışma, kamusal, özel, ticari nitelikte ya da kar amacı gütmeyen herhangi bir kurumdan destek alınmadan yazarların imkanları ile hazırlanmıştır. Çalışma herhangi bir bilimsel toplantıda sunulmamış ve bir lisansüstü tezinden türetilmemiştir.
Türkiye is etched by active fault lines for the most part and frequently experiences earthquakes. While some of these earthquakes are of low intensity, others can be of significantly high intensity, causing numerous casualties and extensive property damage. The Marmara Earthquake that occurred on August 17, 1999, caused high number of casualties, and rendered a considerable number of homes, businesses, and factories unusable. In the aftermath of this earthquake, the required financial resources were sought by imposing additional obligations on existing taxes and establishing new liabilities. In this context, the special communication tax, included in the Turkish tax system, is a tax that came into existence due to these reasons and is therefore referred as "earthquake tax." The term "earthquake tax" used for the special communication tax leads to public scrutiny of the fate of the tax after each earthquake that is experienced and causes damage. Can a tax revenue, even if named independently or correspondingly, be earmarked for a specific expenditure? This question, which also constitutes the motivation for writing this study, has been evaluated from theoretical and legal perspectives, and indisputable conclusions have been reached regarding the appropriateness of the term "earthquake tax."
Eartquake Earthquake Tax Special Communication Tax Government Budget Principle of Non-earmarked
It is declared that scientific and ethical principles have been followed while carrying out and writing this study and that all the sources used have been properly cited.
The study has been prepared with the possibilities of the authors without the support of any public, private, commercial or non-profit institution. The study was not presented at any scientific meeting and was not derived from a master or PhD thesis.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kamu Maliyesi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 16 Ekim 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 6 Sayı: 4 |
International Journal of Economics, Politics, Humanities & Social Sciences – IJEPHSS Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.