Arzu, en genel
anlamıyla; istek, dilek, heves anlamlarına gelir. Lacancı psikanalizde arzu biraz
daha özel bir anlam yüklenir. İhtiyaç ile talep arasındaki doldurulması
imkânsız boşluk, arzu olarak tanımlanır. Lacan, haz ve zevkin arasındaki
boşluğu ise jouissance terimiyle açıklar. Başka bir
deyişle jouissance, acının içindeki haz olarak tanımlanabilir. Yusuf
Atılgan’ın Anayurt Oteli, arzuyu
hayatının merkezine oturtmuş, “Öteki” üzerinden onaylanmaya muhtaç olan, arzusunu gerçekleştiren ama tatmine ulaşamayan Zebercet’in
romanıdır. O, sürekli onaylanma ihtiyacı içerisinde, sonsuz bir arayışın
peşindedir. Romanı sürükleyen de onun bu arayışının neticesinde sürekli değişen
arzu nesneleridir. Bu arzu nesneleri Zebercet’in içindeki boşluğu doldurmaya
yetmeyecek, bu hayal kırıklığı jouissance terimiyle
açıklanacak, onun temel arzuya ulaşma çabası intiharla sonlanacaktır.
Böylece arzu, jouissance teriminin karşısında yer
alacaktır. Silik bir babaya sahip olan, Lacan’ın “ayna evresi” olarak
isimlendirdiği dönemi annesiyle iyi geçiremeyen romanın kahramanı, hayatı
boyunca hep o ilk bütünselliği arayacak, bulduğu hiçbir arzu nesnesi onu tatmin
etmeyecektir.
Bu çalışmada
izlenecek yol, psikanalizin yardımıyla Lacan’ın İmgesel-Simgesel-Gerçek
devinimlerinden yola çıkarak arzuyu ortaya koymak, Anayurt Oteli romanındaki psikanalitik yapılanmayı özne-arzu-nesne
ilişkisini çerçevesinde yorumlayarak, romanı çözümlemeye çalışmak olacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ekim 2018 |
Gönderilme Tarihi | 27 Haziran 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 4 Sayı: 8 |
Uluslararası Beşeri Bilimler ve Eğitim Dergisi
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY-NC-ND 4.0) ile lisanslanmıştır.