Written works in the genre of Acâibü'l-Mahlûkât began to appear in the early 10th century in relation to travel and geography. The most frequently used name for this genre, which was referred to with the words ‘acâib’ and ‘tuhfe’, was ‘Acâibü'l-Mahlûkât (The Stranges/Amazes of Creatures)’. This genre is a genre in which authors and translators explain what they have seen about almost every kind of creatures from plants to animals, from diseases to medicines, from jinns to fairies by making use of positive sciences; they explain incomprehensible events and legends by bringing evidence from verses and hadiths. It is possible to encounter many voluminous or brief examples of Ajāib al-Mahlūkāt in Persian and Arabic literature. In classical Turkish literature, however, the first known examples were the translations into Turkish of Ahmad al-Tūsī's ‘Tercüme-i Acâibü'l-Mahlûkât’ written in 1175 and Kazvînî's ‘Acâibü'l-Mahlûkât and Garâibü'l-Mawjûdât’ written in 1283. The first known translation of Acâibü'l-Mahlûkât in Turkish literature was written by Ali bin Abdurrahman in the 14th century.
The example of Acâibü'l-Mahlûkât that we take as a basis for our study is the translation of Ahmad al-Tûsî's Persian work ‘Acayibü’l-Mahlkât and Garayibü’l-Mawjudât’ into Turkish in the 15th century by an anonymous translator named Tercüme-i Acâibü'l Mahlûkât by order of Çelebi Mehmed. The work consists of ten verses. The first verse is about the creation of the world and the beings in the sky. The second verse is about the fires in the earth and sky. The third verse deals with the chapters about the wonders of the earth. The fourth verse deals with the names of places such as mosques, churches, climates, cities, provinces, districts, castles and vineyards. The fifth verse is about trees and fruits. The sixth verse talks about forms. The seventh verse is about everything related to human beings. The eighth verse is about jinn, demons and angels. The ninth verse is about birds. The tenth verse is about four-legged animals and large animals. In this study, the eighth verse of the aforementioned work is analysed, the ‘jinns’ mentioned in this chapter are listed according to their characteristics, and their relations with personalities such as Jamshīd, Zulkarnayn and Rustam-i Zāl are examined. Thus, the jinns reflected in Turkish literature such as ‘Ekvân, Neşnâs’ jinns, the places where they are used in Hamzavî's Kıssa-i İskender, Ahmadî Iskendernâme, Ahmad-i Rıdvân's Iskendernâme and Ibn-i Bâlî Hikmetnâme have been identified and analysed and tried to be exemplified.
Acâibü'l-Mahlûkât türündeki yazılı eserler 10. asrın başlarında seyahatle ve coğrafyayla ilgili olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. “Acâib” ve “tuhfe” sözcükleri ile anılan bu tür için en sık kullanılan isim “Acâibü’l-Mahlûkât (Yaratıkların Acayipleri/Şaşılası Olanları)” olmuştur. Bu tür, müelliflerin ve mütercimlerin müspet ilimlerden faydalanmak suretiyle bitkilerden hayvanlara, hastalıklardan ilaçlara, cinlerden perilere kadar hemen her cinsle ilgili gördüklerini anlattıkları; ayetlerden ve hadislerden deliller getirerek anlaşılması güç olayları ve menkıbeleri açıkladıkları bir türdür. Acâibü'l-Mahlûkât’ın Fars ve Arap edebiyatında hacimli veya muhtasar pek çok örneğiyle karşılaşmak mümkündür. Klasik Türk edebiyatında ise bilinen ilk örnekleri Ahmed et-Tûsî’nin 1175 yılında yazdığı “Tercüme-i Acâibü’l-Mahlûkât” adlı eser ile Kazvînî’nin 1283 yılında kaleme aldığı “Acâibü’l-Mahlûkât ve Garâibü’l-Mevcûdât” adlı eserin Türkçeye tercümeleri ile ortaya konulmuştur. Türk edebiyatında bilinen ilk Acâibü’l-Mahlûkât tercümesi, Ali bin Abdurrahman tarafından 14. yüzyılda yazılmıştır.
Çalışmamızda esas aldığımız Acâibü’l-Mahlûkât örneği, Ahmed et-Tûsî’nin “Acayibü’l-Mahlûkât ve Garayibü’l-Mevcûdât” adlı Farsça eserinin Çelebi Mehmed’in emriyle 15. asırda Türkçeye kimliği belirsiz bir mütercim tarafından yapılan Tercüme-i Acâibü’l Mahlûkât adlı tercümesidir. Eser, on rükünden meydana gelmektedir. Birinci rükün, dünyanın yaratılışı ile gökyüzündeki varlıklara dairdir. İkinci rükün, arz ve semada bulunan ateşlerle ilgilidir. Üçüncü rükün, yeryüzünün acayibinden bahseden bâbları anlatır. Dördüncü rükün, mescit, kilise, iklim, şehir, vilayet, nahiye, kale ve bağ adı altındaki yer isimlerinden bahseder. Beşinci rükün, ağaçlar ve meyveler hakkındadır. Altıncı rükün, suretlerden bahseder. Yedinci rükün, insanoğlu ile ilgili olan her şeyle ilgilidir. Sekizinci rükün cinler, şeytanlar ve melekler hakkındadır. Dokuzuncu rükün, kuşlar hakkındadır. Onuncu rükün, dört ayaklı hayvanlar ve büyük hayvanlara dairdir. Bu çalışmada; adı geçen eserin sekizinci rükünü ele alınmış, bu bölümde geçen “cinler” özelliklerine göre sıralanmış; bahsi geçen varlıkların Cemşîd, Zülkarneyn ve Rüstem-i Zâl gibi şahsiyetlerle münasebetleri incelenmiştir. Böylece “Ekvân, Neşnâs” cini gibi Türk edebiyatına yansıyan cinler, Hamzavî’nin Kıssa-i İskender’inde Ahmedî İskendernâme’sinde, Ahmed-i Rıdvân’ın İskendernâme’sinde ve İbn-i Bâlî Hikmetnâme’sinde kullanıldıkları yerler tespit ve tahlil edilerek örneklendirilmeye çalışılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Edebi Çalışmalar (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 20 Mayıs 2024 |
Kabul Tarihi | 12 Ağustos 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 10 Sayı: 23 |
Uluslararası Beşeri Bilimler ve Eğitim Dergisi
Bu eser Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY-NC-ND 4.0) ile lisanslanmıştır.