Küreselleşme, ekonomik, siyasal, sosyal- kültürel tüm ulusal birikimlerin, anlayışların, ulusal sınırlar dışına taşınarak dünya piyasasına, kullanımına, tüketimine, paylaşımına açılması, yayılmasıdır. Küreselleşmenin ulusal ve yerel unsurları azalttığı, özellikle ulus devlet yapı, değer ve kazanımlarına bir tehdit olduğu, dolayısıyla çok uluslu şirketler ve onların ürünlerinin pazarlanmasının, tüketimin yolunu açtığı yönünde eleştiriler yapılmaktadır. Ayrıca dünyanın gittikçe tek tipleştiği, standartlaştığı, yerel ve milli unsurların hızlıca yok olduğu da savunulmaktadır. Ancak küreselleşmeye karşı tüm bu olumsuz bakış açısı ve eleştiriler karşın, dünyada, eğitime erişim, eğitim hakkı, eğitim kalitesinde uluslararası standartlar, öğrenci başarılarının diğer ülkeler ile karşılaştırılması, öğrenci kazanım ve niteliklerinde uluslararası rekabet yönlerinden de bir çok olumlu sonuçlar doğurmaktadır. Dolayısıyla ulusal ürün, hizmet, teknoloji, bilgi, fikir, kültür gibi neredeyse milli, yerel tüm unsurların, sınır ötesine taşınması ve dünyanın gittikçe homojenleşmesi, sınırsız hale gelmesi; olumlu veya olumsuz yönlerden de değerlendirilebilir, okunabilir göreceli bir olgu haline gelmiştir.
Küreselleşmeye yapılan eleştiriler, ulusal ve ulus devlet kazanımları, birlik ve bütünlüğünü bozma, parçalama olarak görmektedir. Kültürel emperyalizm, popüler kültür, moda, eğlence, tüketim gibi bir çok unsurun çok uluslu şirketler ve gelişmiş ülkeler aracılığı ile yerel, gelişmekte ve gelişmemiş ülkelere dayatıldığını savunmaktadırlar. Küreselleşmeye olumlu bakanlar, aslında özellikle eğitimde ve yaşam kalitesinde bir bilinç ve farkındalık kazandırdığını, toplumları bütünleştirdiğini, paylaşım ve bölüşümü, dolayışımı artırdığını ileri sürmektedirler. Özellikle küresel düşünme, dışa açılma, dünya ile bütünleşme, evrensel değer ve normlara dahil olma, eğitimde küresel rekabeti karşılayabilecek nitelikte (eleştirel düşünebilen, problem çözebilen, yenilikçi, yaratıcı vs.) bireyler yetiştirmek, durum ve düzeyinin arttığı düşünülmektedir.
Küreselleşmenin olumsuz etkilerini olumlu yöne kanalize edebilmek için, nitelikli bir ulusal eğitim vermek, öğrencilere ulusal kültür ve değerleri aktarmak; öğrencilerde düşünmeyi, öğrenmeyi, araştırmayı, sorgulamayı yaşam felsefeleri haline getirmek; eğitim kurumlarını bilgi ve teknolojiyi, aktaran, tüketen değil, bilgiyi üreten, işleyen, dönüştüren örgütler haline getirmek artık kaçınılmaz bir hal almıştır.
Genel olarak eğitimden, özelde ise öğretme öğrenme sürecinden ve bu sürecin temel değişkenleri olan öğrenci ve öğretmenin kalitesinden bahsedebilmemiz, bu konularda bir yargıda bulunabilmemiz için mutlaka belli geçerli kriterlerin/standartların olması gerekmektedir. Çünkü kalite ve kalite düzeyleri için öncelikle standartların belirlenmesi gerekmektedir. Eğitimde amaç, eğitim süreci aracılığıyla o ülkenin vatandaşlarına kazandırılmaya çalışılan ve bireylerde bulunması istenilen bilgi, beceri tutum, alışkanlık ve değerlerdir. Türkiye Cumhuriyeti de Türk vatandaşlarının edineceği özellikleri, onlarda olmasını, görmesini istediği nitelikleri ilgili mevzuatlarında (MEB, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu) genel amaç ve temel ilkeler adı altında dile getirmiştir. Türk milli eğitimin genel amaç ve temel ilkeleri Türkiye’nin hem eğitim vizyonunun hem temel milli değerlerinin hem de eğitim felsefesinin varlığını göstermektedir. Türkiye’de eğitilenlerin ve eğitim kurumlarının niteliğinin belirlenmesinde, değerlendirilmesi ve yorumlanmasında öncelikle dikkate alınması gereken kriterlerler; 1973 yılında belirlenen ve yaklaşık yarım asırdır varlığını sürdüren son derece vizyoner ifadeler içeren 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda belirtilen Türk Milli Eğitiminin genel amaç ve temel ileridir ve onlar olmalıdır. Genel amaç ve temel ilkeler, küresel kuruluşlar, şirketler ve sermayeler karşısında devlet ve millet olarak varlığımızın teminatı ve güvencesi konumundadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Eğitim Üzerine Çalışmalar |
Bölüm | Yasamda Liderlik |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2020 |
Gönderilme Tarihi | 16 Nisan 2020 |
Kabul Tarihi | 16 Nisan 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: I Sayı: I |