Toplumsal cinsiyet, kadınların ve erkeklerin biyolojik cinsiyetlerine yüklenmiş olan sosyal ve kültürel anlamları ifade eder. Kadınların ve erkeklerin arasındaki biyolojik farklılıklara, insanlık tarihi boyunca çok değişik anlamlar yüklenmiştir. Kültürel ve toplumsal etkilerle ortaya çıkan değişik anlamlar biyolojik cinsiyet ile toplumsal cinsiyetin tanımlanmasının ayrı olmasına yol açmıştır. Kadın ve erkeğin cinsiyetini sadece biyolojik özelliklerin değil kültürel ve toplumsal çerçevedeki öğrenilmişliklerin belirlediğini görürüz. Bu okumayı Türkiye üzerinden yaptığımız zaman Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinin farklı boyutlarda yaşandığını ve ele alındığını görmekteyiz. Osmanlı’nın son döneminde, modernleşme bağlamında, kadınlar ilk ciddi karşı çıkışla kendilerini göstermişlerdir. Özellikle basını bu süreçte çok iyi kullanan kadınlar, günlük gazetelerde kadınların insan hakları ile ilgili önemli yazılar yazmışlardır, ayrıca kurdukları derneklerle de bu güçlü duruşa devam etmişlerdir. Tanzimat ve II. Meşrutiyet dönemlerindeki bu pozitif duruş Cumhuriyetin erken döneminde de devam ettirilmek istenmesine rağmen, iktidarın kontrolü altında kadınların statü ve haklarını geliştirmek amacıyla yapılan faaliyetlerle bağlantılı olarak bir tür “devlet feminizmi” doğmuştur. Toplumun belli bir kesiminden gelen talepleri devlet kendi reform ve batılılaşma düşüncesi çerçevesinde yeniden dizayn etmiştir. Devletin yapılanması projesi çerçevesinde yukarIdan aşağıya doğru yapılan düzenlemeler toplum içerisindeki farklı kadınların hayatlarının ve hak taleplerinin görünmemesine ve bağımsız bir kadın hareketinin oluşamamasına yol açmıştır.
Gender refers to the social and cultural meanings imposed by the biological sexes of men and women. The biological differences between men and women have been given so many different meanings throughout human history. These different meanings that arise with cultural and social effects have led to the seperation of biological sex and gender definitions. We see that the gender of men and women is determined not only by biological features but also by cultural and social learnings. When we read this situation from the case of Turkey, we realize that the Ottoman and the Republican periods are experienced and discussed through different dimensions. In the last period of Ottoman Empire, in the context of modernization, women showed themselves with the first serious opposition. Especially women, who benefited from the media in this process very well, wrote important articles about women's human rights in daily newspapers and they also continued this strong stance with the associations they established. Although this positive attitude of Tanzimat and Second Constitutional reform eras was aimed to be continued, a kind of "controlled women's movement" emerged in connection with the activities carried out to improve the status and rights of women under the supervision of power. The state redesigned the demands coming from a certain part of the society within the framework of its reform and westernization. The arrangements made from top to bottom within the framework of state structuring project led to the ignorance of different women's lives and claims in the society and also to the inability of formation of an independent women's movement
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Temmuz 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 4 Sayı: 13 |