The term mizāḥ (humor) not only means "joke, comedy, wit, quip" but also refers to the art of expressing thoughts adorned with jokes and witticisms. Additionally, in Arabic, the terms hazl, duʿāba, nukta, ṭurfa and laṭīfa are used synonymously with humor. The art of “mizah” is recognized as a type of the rhetoric art of badīʿ and has been found in the satires of Jāhiliyya poets and in the words of jesters who entertained people in palaces. During the Islamic period, some commentators interpreted certain verses of the Qur’an and cited some hadiths of the Prophet (peace be upon him) to argue that humor is forbidden. They even claimed that those who engage in humor should not have their hadith transmissions or testimonies accepted, as Islam calls people to seriousness. However, when we bring together the general views on this matter, it is understood that humor which destroys one's seriousness, takes matters lightly, or leads to enmity and hostility is prohibited, while other forms of humor are permitted. There are indeed reports that show the Prophet, the companions, and the early generations (al-salaf al-ṣāliḥ) engaged in humor. This understanding of humor was further developed during the Umayyad period and even became a profession for some. In the Abbasid period, just like in the previous era, a group famous for their humor emerged, and thus the art of humor continued to develop until the Ottoman period. Numerous works have been written on the art of humor across different cultures. Over time, these works, composed in various forms of humor, have contributed to a vast literature of humor. From the early period of Islam, many works have been penned that collect the anecdotes and stories of humor producers, and humor has found its place as a topic and heading in these works. The purpose of these works on the art of humor is to show Islam’s tolerance, its balanced and measured rulings, and also to demonstrate that Islam takes into account people’s tendencies to laugh, smile, and spend pleasant time with others, thereby providing psychological relief from the burdens of life. During the Ottoman Empire, many works on the art of humor were written. One of these is the work of Mar‘ī ibn Yūsuf al-Karmī (d. 1033/1624), a scholar of that period, titled Ghizā‘u’l-arwāḥ bi’l-muḥādasat wa’l-muzāḥ. The treatise contains examples regarding the legitimacy of humor, the general purposes of humor, how praiseworthy humor (al-mizāḥ al-maḥmūd) should be and its examples, how blameworthy humor (al-mizāḥ al-mazmūm) should be and its examples, examples of the Prophet’s humor, examples of the Companions’ humor, examples of the humor of the pious predecessors, the benefits of humor in difficult times, and stories that are both serious and humorous. In the first part of this study, the meaning of humor as a scientific discipline, its emergence, and its place, status, and historical development in Arabic literature are discussed. In the second part, the life and works of Mar‘ī ibn Yūsuf al-Karmī are examined. The third part covers the legitimacy of humor, the purposes of humor, praiseworthy humor, blameworthy humor, the humor of the Prophet Muhammad, the humor of the Companions, the humor of the righteous predecessors, the benefits of humor in difficult times, and examples of stories that lie between seriousness and humor.
Arabic Language and Literature Badīʿ Humor Mar‘ī ibn Yūsuf al-Karmī Ghizā‘u’l-arwāḥ bi’l-muḥādasat wa’l-muzāḥ
Mizâh veya muzâh terim olarak, “şaka, güldürü, espri, nükte” gibi anlamların yanı sıra düşünceleri şaka ve nüktelerle süsleyerek anlatan söz ve yazı sanatını ifade eder. Ayrıca Arapçada hezl, düâbe, nükte, turfe ve latife kelimeleri mizahla eş anlamlı olarak kullanılan terimlerdir. Belagatın bedi ilminin bir çeşidi olarak kabul edilen mizâh sanatına, Câhiliye dönemi şairlerin hicivlerinde ve saraylarda insanları güldüren nedimlerin sözlerinde rastlanılmıştır. İslami dönemde mizâh sanatı ile ilgili Kur’an-ı Kerim’in bazı ayetlerini yorumlayanlar ve Peygamber’in (s.a.v.) bazı hadislerini delil göstererek mizâhın yasaklandığını, hatta mizâh yapanların hadis rivayetleri ve şahitliklerinin kabul olamayacağını savunmuşlardır. Zira İslam dini insanları ciddiyete davet ettiğini ileri sürmüşlerdir. Fakat genel olarak söz konusu görüşleri bir araya getirdiğimiz zaman, insanın ciddiyetini yok eden ve onu hafife alan, kin ve düşmanlığa sebep olan mizâhın yasaklandığı, bunun dışındaki mizâh çeşitlerine de izin verildiği anlaşılmaktadır. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.), sahabe ve selef-i salihin dediğimiz neslin mizâh yaptığını gösteren rivayetler bulunmaktadır. Bu mizâh anlayışı, Emeviler döneminde geliştirilerek sürdürülmüş ve hatta bazılarınca bir meslek haline dönüştürülmüştür. Abbâsîler döneminde ise bir önceki dönemde olduğu gibi mizâhlarıyla meşhur bir tabaka oluşmuş ve bu şekilde mizâh sanatı Osmanlı dönemine kadar gelişimini sürdürmüştür. Mizâh sanatı ile ilgili farklı kültürlerde çok sayıda eser kaleme alınmıştır. Zamanla bu farklı mizâh türlerinde kaleme alınan eserler geniş bir mizâh literatürünü teşekkül etmiştir. İslam’ın ilk döneminden itibaren mizâh üreticilerinin anekdotları ve hikâyelerini toplayan birçok eser de kaleme alınmış ve bu eserlerde mizâh bir konu ve başlık olarak yerini almıştır. Mizâh sanatı ile ilgili kaleme alınan bu eserlerin gayesi, İslam’ın hoşgörüsünü, hükümlerinin dengeleyici ve ölçülü olduğunu, ayrıca İslam’ın insanların gülme, tebessüm etme ve başkalarıyla hoş vakit geçirme eğilimlerini dikkate aldığını ve hayatın yüklerinden psikolojik olarak hafiflemeyi sağladığını gösterir. Osmanlı Devleti döneminde mizâh sanatı ile ilgili pek çok eser kaleme alınmıştır. Bunlardan biri de dönemin âlimlerinden Mer‘î b. Yûsuf el-Kermî’nin (ö. 1033/1624), Ğizâ‘u’l-ervâh bi’l-muhâdeseti ve’l-muzâh adlı eseridir. Risale, mizâhın meşruiyetiyle ilgili örnekler, mizâhın genel olarak amaçları, mizâh-ı mahmûd’un (övülmüş mizâh) nasıl olması gerektiği ve örnekleri, mizâh-ı mezmûm’un (kınanmış mizâh) nasıl olması gerektiği ve örnekleri, Hz. Peygamber’in mizâh örnekleri, Sahabenin mizâh örnekleri, Selef-i salihinin mizâh örnekleri, zor zamanlarda mizâhın faydaları, ciddiyet ve mizâh arasında bulunan hikayeleri ihtiva etmektedir. Bu çalışmanın birinci bölümünde ilmî bir disiplin olarak mizâhın anlamı, mizâhın ortaya çıkışı ve Arap edebiyatındaki yeri, durumu ve tarihî gelişimi üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde, Mer‘î b. Yûsuf el-Kermî’nin hayatı ve eserleri ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise mizahın meşruiyeti, mizâhın amaçları, mizâh-ı mahmûd, mizâh-ı mezmûm, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) mizâhı, Sahabenin mizâhı, Selef-i salihinin mizâhı, zor zamanlarda mizâhın faydaları, ciddiyet ve mizâh arasında bulunan hikayelerden örnekler verilmiştir.
Arap Dili ve Edebiyatı Bedî‘ Mizâh Mer‘î b. Yûsuf el-Kermî Ğizâ‘u’l-ervâh bi’l-muhâdeseti ve’l-muzâh
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Arap Dili ve Belagatı |
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 26 Aralık 2024 |
Gönderilme Tarihi | 12 Temmuz 2024 |
Kabul Tarihi | 16 Aralık 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 20 |
İlahiyat Akademi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.