The Holy Qur’ân has been read, memorized, written and reproduced by large masses of people since the first day it was sent down. In this way, the Quran has survived to the present day in a mutawâtir and complete form. After the death of Prophet Mohammad, the geographical and cultural borders of Islam expanded and new questions and problems emerged as people from different cultures and civilizations adopted Islam. In order to answer these questions, commentators have carried out tafsir studies using different methods in order to better understand and explain the meaning and message of the Qur’ân, and within this framework, they have written a complete Qur’ân or individual sûrat-verse commentaries. These studies were carried out for various purposes such as understanding the language and style of the Qur’ân, knowing the geography to which the verses were sent and the reasons for sending them, revealing the meanings of the verses and sûrats, interpreting the provisions of the Qur’ân in every field or revealing their deep meanings. In these studies, commentators benefited from the scientific and cultural accumulation of their period, as well as basic methods such as narration and sagacity. On the other hand, the Ottoman Empire was one of the most important centers of the Islamic world, both politically and culturally. Science and knowledge in the Ottoman Empire always developed during its period. One of these sciences was Tafsîr. The cultural structure of the Ottoman Empire, the importance it gave to knowledge and the environment it provided paved the way for a significant accumulation in the field of sûrat and verse exegeses. The expansion of the empire and the opportunities provided to scientists increased both the efficiency and depth of studies in this field. Some of the works written during this period have survived to the present day as manuscripts. Some of these works are in libraries in Turkey and have not yet been examined in detail. Introducing these works in manuscript libraries will contribute to the preservation of scientific and cultural heritage, to the discovery of the history and intellectual riches of the society, and to pave the way for new studies in this field. ‘Abdallâh Bosnawî is someone who lived and produced works during the Ottoman period. His manuscripts have survived to the present day and are preserved in libraries. Bosnawî, who started his primary education in Bosnia and continued in Istanbul and Bursa, and then traveled to different parts of the Islamic world, is knowledgeable enough to write works in other fields of Basic Islamic Sciences, especially Tafsîr and Hadîth. However, the field in which he is most famous is the field of Sûfism, which is one of the sub-branches of Basic Islamic Sciences. His works also include surah-verse commentaries. Their number is twenty eight, and a significant part of them has not been studied yet. Bosnawî's tafsîr treatises are also important in that they were written in different regions of the Islamic world and in different cultural environments. This situation shows that Bosnawî has common cultural values of the Islamic world and makes efforts to protect and develop these values. The parts of these works that have not yet been unearthed constitute an important source for future research and are valuable in terms of understanding the understanding of tafsîr in the Ottoman Empire period and furthering studies in this field. In this study, the treatise on the interpretation of the Sûrat al-Asr, in which ‘Abdallâh Bosnawî, who lived in the 16th century, discussed various issues such as the nature of the soul, the meaning of the word “’Asr”, the nature of faith and deeds, different types of patience, the stages of human servitude, was discussed, examined in terms of the method of exegesis, and Bosnawî. Attention was drawn to his commentator personality. In this treatise, Bosnawî used a strong and difficult to understand language and was not meticulous about citing sources. Although he used narration-sagacity methods, he mainly resorted to the ishari method due to his sociocultural environment and his commitment to the Ibn Arabi school. The study is based on the treatise named “Kitâb al-Sırr al-Kabd ve al-‘Asr fî Tafsîr al-Sûrat al-‘Asr”, which is recorded between sheets 97a-102b of the work numbered 2129 in the Cârullah section of the Suleymaniye Manuscript Library.
Tafsîr Treatise Sûrat al-ʿAṣr ‘Abdallâh al-Bosnawî Shârih al- Fusûs.
Kur’ân-ı Kerîm, indirildiği ilk günden bu yana geniş halk kitleleri tarafından okunmuş, ezberlenmiş ve mütevatir bir şekilde günümüze kadar ulaşmıştır. Hz. Muhammed’in vefatından sonra müfessirler, Kur’ân’ın anlamını ve mesajını daha iyi anlama ve anlatmak amacıyla farklı yöntemler kullanarak tefsir çalışmaları yapmışlar ve bu çerçevede tam bir Kur’ân ya da müstakil sûre-âyet tefsirleri yazmışlardır. Bu çalışmalar, Kur’ân’ın dil ve üslubunun anlaşılması, âyetlerin içeriğinin ortaya çıkarılması, Kur’ân’ın hükümlerinin yorumlanması veya batınî anlamlarının açığa çıkarılması gibi çeşitli amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilmiştir. Müfessirler, bu çalışmalarda rivayet ve dirayet gibi temel yöntemlerin yanı sıra, kendi dönemlerindeki ilim ve kültür birikimlerinden de yararlanmışlardır. Osmanlı İmparatorluğu hem siyasi hem de kültürel açıdan İslam dünyasının en önemli merkezlerinden biri olmuştur. Bu durum, sure ve ayet tefsiri alanında da önemli bir birikimin oluşmasına zemin hazırlamıştır. İmparatorluğun genişlemesi ve bilim insanlarına sağlanan imkânlar, bu alandaki çalışmaların hem verimliliğini hem de derinliğini artırmıştır. Bu dönemde yazılan eserlerin bir kısmı yazma eser olarak kütüphanelerde bulunmaktadır ve henüz detaylı bir şekilde incelenememiştir. Yazma eser kütüphanelerindeki bu eserlerin tanıtılması, ilmi ve kültürel mirasın korunmasına ve toplumun tarihi ile entelektüel zenginliklerinin keşfedilmesine katkı sağlayacaktır. Abdullah Bosnevî, bu dönemde eser veren ve eserleri yazma olarak kütüphanelerde bulunan isimlerden biridir. İlköğrenimine Bosna’da başlayıp İstanbul ve Bursa’da devam eden, sonrasında İslam dünyasının farklı bölgelerine seyahatlerde bulunan Bosnevî, Tefsir ve Hadis başta olmak üzere Temel İslam Bilimlerinin diğer alanlarında da eser yazacak kadar bilgi sahibidir. Ancak meşhur olduğu alan tasavvuf sahasıdır. Onun eserleri arasında sûre-âyet tefsirleri de yer almaktadır. Bunların sayısı yirmi sekizdir ve bunların önemli bir kısmı üzerinde henüz çalışma yapılmamıştır. Bosnevî'nin tefsir risaleleri, İslam dünyasının farklı bölgelerinde ve farklı kültürel ortamlarda yazılmış olmaları bakımından da önemlidir. Bu durum, Bosnevî'nin İslam dünyasının ortak kültürel değerlerine sahip olduğu ve bu değerlerin korunması ve geliştirilmesi için çaba sarf ettiğini göstermektedir. Bu eserlerin, henüz gün yüzüne çıkarılmamış olan kısmı, gelecekteki araştırmalar için önemli bir kaynak teşkil etmektedir ve Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki tefsir anlayışının anlaşılması ve bu alandaki çalışmaların daha ileriye götürülmesi açısından değerlidir. Bu çalışmada, 16. yüzyılda yaşamış Abdullah Bosnevî’nin ruhun mahiyeti, “asr” kelimesinin anlamı, iman ve amelin niteliği, sabrın farklı türleri, insanın kulluğunun aşamaları gibi çeşitli konuları ele aldığı Asr sûresinin tefsiri risalesi ele alınmış, tefsir yöntemi açısından incelenmiş ve Bosnevî’nin müfessir kişiliğine dikkat çekilmiştir. Bosnevî, bu risalesinde ağdalı ve anlaşılması zor bir dil kullanmış, kaynak belirtme konusunda titiz davranmamıştır. Rivayet-dirayet yöntemlerini kullanmasına rağmen, sosyokültürel çevresi ve İbn Arabî ekolüne olan bağlılığı nedeniyle ağırlıklı olarak işârî yönteme başvurmuştur. Çalışma, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi’nde yer alan Cârullah kısmı içindeki 2129 demirbaş numaralı eserin, 97a-102b varakları arasında kayıtlı olan “Kitâbu Sırrı’l-Kabdı ve’l-Asr fî Tefsîri Sûreti’l-Asr” isimli risaleyi temel almaktadır.
İslam dininin temel kaynağı olan Kur’ân-ı Kerîm, nüzulünden günümüze değin geniş halk kitleleri tarafından okunmuş, ezberlenmiş ve mütevatir bir şekilde bize ulaşmıştır. Hz. Peygamber, Kur'ân'ın ilk müfessiri olarak önemli bir rol oynamıştır. Ancak Hz. Peygamberin ve vahye muhatap olan ilk kitlenin/sahabenin vefatından sonra Kur'ân’ın anlaşılması ve açıklanması konusunda zorluklar ortaya çıkmıştır
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tefsir |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 30 Aralık 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 |