Ahmet Hamdi Akseki, Saltanat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde yaşamış, bu geçiş dönemlerinin siyasi, sosyal ve fikri hareketlerine şahit olmuş önemli bir ilim adamıdır. O, farklı alanlarla ilgili birçok eser ve yazı kaleme almış, yazdığı yazılar, o günün dergi ve mecmualarında yayımlanmış, hatta bir kısım dış ülkelerin gazetelerinde tefrika edilmiştir. Özellikle Cumhuriyet yönetiminde din tedrisatıyla ilgili mühim görevler üstlenmiş, uzun süre Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığını yürütmüş ve sonrasında bu kurumun üçüncü başkanı olmuştur. Diyanet kurumunun teşkilatlanmasından kurulacak olan İmam Hatip Okullarının müfredat programlarının hazırlanmasına ve ilahiyat fakültelerinin açılmasına kadar dini hayatın pek çok alanıyla ilgili aktif rol almış, işlerin hem planlayıcısı hem de takipçisi olmuştur. Toplumun yakın dönemdeki dini hayatın şekillenmesinde önemli katkıları olan Ahmet Hamdi Akseki’nin fıkıh usulüne dair müstakil bir eser yazmadığı görülmekle beraber, şer‘î deliller hakkında ve fıkıh usulünün diğer bir kısım meseleleriyle ilgili görüş beyan ettiği tespit edilmiştir. Hatta itikadi ahlâkî, ameli ve fer‘î meselelerin tahlilinde birçok fıkıh usulü kavramından ve bu ilmin ilkelerinden yararlandığı müşahede edilmiştir. O, ictihad ehliyetine sahip olabilmek için bazı şartları ileri sürse de ictimaî hayatın gereklerine cevap verebilmek için ictihada ve teceddüde ihtiyaç olduğunu ve dinin de özü itibariyle buna yatkın olduğunu dile getirmiştir. Ahmet Hamdi Akseki’nin, genel anlamda ıslahat taraftarı bir fikre sahip olduğu müşahede edilmiştir. Ancak o, ıslahatın Kur’an ve sünnet merkezli olmasını şart koşmuştur. Diğer bir ifadeyle o, bu iki kaynağı dışlayarak ya da onlardan uzaklaşarak değil, aksine Kur’an ve sünneti asrın idrakine uygun bir şekilde yeniden yorumlamanın gerekli olduğunu savunmuştur. Özellikle o, ıslahat ve iyileştirmenin dışarıdan dayatma şeklinde olmasına karşı çıkmış, bu mühim vazifenin Müslüman âlim ve müçtehitlere bırakılmasını talep etmiştir. Şer'î ve fer'î meselelerin ahkâmı konusunda neshin caiz hatta gerekli olduğunu savunan Ahmet Hamdi Akseki, zamanın, mekânın ve mizacın değişmesiyle değişebilen ahkâm konusunda dinin sadece genel prensipler vazettiğini, gerisini ictihada havale ettiğini belirtmiştir. O, makâsıdü’ş-şerîa konusuna da temas etmiş ve bu kavram için şeriatların ruhu tabirini kullanmıştır. Ahmet Hamdi Akseki, fıkıh usulünün geneline dair olmasa da bir kısım fer‘î meselelerine yönelik bazı eleştiriler yöneltmiştir. Nitekim o, mezheplerin layıkıyla intişar edememesinin sebebi olarak onların İslam’ın yüksek gayesini tam olarak anlayamamalarına bağlamıştır. Ona göre mezhepler kolaylık prensibini terk ederek şiddet ve güçleştirme yolunu tercih etmiş bu da insanların o mezhepten soğumalarına ya da ona karşı tavır almalarına neden olmuştur. Yine o, üst amaç için telfiki önermiştir. Buna göre mezhepler tarihi fonksiyonlarını icra etmekle beraber bugün için Müslümanların maslahatı, vahdet ve kardeşliği her şeyden daha mühimdir. Bu sebeple mezhep farkı ve taassubu gözetmeksizin delil bakımından en güçlü olan görüş tercih edilmeli ve uygulanmalıdır. Neticede bütün mezhepler aynı kaynaktan beslenmiş ve aynı hedefe ulaştırmayı gaye edinmiştir. Halkın ve ilim ehlinin teveccühüne mazhar olan Ahmet Hamdi Akseki’nin fıkıh usulüne dair görüşlerinin tespiti önemlidir. Bu çalışma onun fıkıh usulüne dair görüşlerini tespit ederek alana mütevazı bir katkı sunmayı hedeflemektedir.
İslam Hukuku Fıkıh Usulü Ahmet Hamdi Akseki İctihad Makasıdü’ş-şerîa Maslahat
Ahmet Hamdi Akseki was an important scholar who lived during the Sultanate, Constitutional Monarchy, and Republic periods and witnessed the political, social, and intellectual movements of these transition periods. He wrote many works and articles in different fields, and his writings were published in the journals and magazines of the day, as well as in some foreign newspapers. Especially in the Republican administration, he assumed essential duties related to religious education, served as the Vice President of Religious Affairs for a long time, and later became the third president of this institution. He took an active role in many areas of religious life, from the organization of the Diyanet institution to the preparation of the curriculum of the Imam Hatip Schools to be established and the opening of the faculties of theology, and he was both the planner and the follower of the works. Although Ahmet Hamdi Akseki, who made significant contributions to the shaping of the religious life of the society in the recent period, did not write a detached work on the method of fiqh, it has been determined that he expressed his opinions on sharia evidence and some other issues of the method of fiqh. It has been observed that he utilized many concepts of usul al-fiqh and the principles of this science in the analysis of theological, ethical, practical, and legal issues. Although he put forward some conditions for having the capacity for ijtihād he stated that there is a need for ijtihād and innovation in order to respond to the requirements of social life and that religion is essentially prone to this. It has been observed that Ahmet Hamdi Akseki was generally in favor of reform. However, he stipulated that reform should be centered on the Qurʾān and Sunnah. In other words, he argued that it was necessary to reinterpret the Qurʾān and Sunnah in accordance with the perception of the age, not by excluding or distancing from these two sources. In particular, he opposed the imposition of reform and improvement from the outside and demanded that this important task be left to Muslim scholars and mujtahid. Ahmet Hamdi Akseki, who defended the permissibility and even necessity of annihilation in the matter of the rules of Sharīʿa. and legal matters, stated that the religion had only laid down general principles in the matter of rules that could change with the change of time, place and temperament, and left the rest to ijtihād. He also touched upon the issue of maqāṣid al-sharīʿa and used the term "spirit of the sharīʿa’’ for this concept. Although Ahmet Hamdi Akseki did not criticize the methodology of fiqh in general, he did criticize some of its different issues. As a matter of fact, he attributed the reason for the failure of the sects to flourish properly to their inability to understand the high purpose of Islam fully. According to him, the sects abandoned the principle of ease and preferred the path of violence and difficulty, which caused people to dislike and hate that sect. Again, he suggested talfīk for a higher purpose. According to him, sects perform their historical functions, but today, the benefit, unity, and brotherhood of Muslims are more important than anything else. For this reason, the opinion that is the strongest in terms of evidence should be preferred and applied, regardless of sectarian differences and prejudices. Ahmet Hamdi Akseki, who was well-liked by the public and scholars, believed that all sects, despite their differences, are fed from the same source and aim to achieve the same goal. He emphasized the importance of unity and the need to transcend sectarian biases in the pursuit of a comprehensive understanding of the method of fiqh. This study aims to make a modest contribution to the field by identifying his views on the method of fiqh.
Islamic law Fiqh Procedure Ahmet Hamdi Akseki Ijtihād Maqāṣid al-sharīʿa Maslahat
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Hukuku |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 29 Haziran 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 29 Ocak 2024 |
Kabul Tarihi | 30 Nisan 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |