18. yy.’ın sonlarından itibaren modernleşme ve Batılılaşma hareketi, Batılı devletlerin ordularına kıyasla Osmanlı askeri gücünün zayıflığını ortadan kaldırmak ve toprak kayıplarını durdurmak üzere önce askeri alanda başlamış sonra bürokratik yapıya kaymıştır. Böylece askeriye imparatorlukta formatif öncü model olma fonksiyonunu kazandı. Uzun sürede Batılılaşmanın yönetici elit ve halkın üzerindeki psikolojik etkileri konusunda çok az durulmuştur: aşağı görülen küffarların üstünlüğünü kabul etmek Osmanlı elitinde büyük bir narsistik yara açmıştır. Daha farklı bir ruhsal çatışma, Batılılaşmanın teknolojik-askeri alandan kültürel alana da yayılmasıyla ortaya çıkmıştır: Batıyı hem imparatorluğu yıkmayı hedefleyen ve toprak kaybına uğratan düşman olarak görmek, hem de 19.yy.’da artık bütün toplumsal alanlarda -kültür, sanat, siyasi fikirler, edebiyat, vs.- rol model olarak almak ve içselleştirmek. Model olarak alınan daima içselleştirilen obje de olur. Osmanlılarda identifikasyona girilen, üstünlüğü tanınan Batı aynı zamanda korkulan ve nefret edilen bir varlıktır. Dolayısıyla Osmanlı elitinin Avrupa’ya olan psikolojik bağları bir nefret-sevgi ilişkisidir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyaset Bilimi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 10 Temmuz 2021 |
Gönderilme Tarihi | 12 Mayıs 2021 |
Kabul Tarihi | 4 Haziran 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 5 Sayı: 8 |
This work licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License.
Please click here to contact the publisher.