In the Shia, social position of Shiite cleric on behalf of Imam, advanced gradually and it
expanded to cover the majority of his authority. But this did not have systematic until the
middle 19th cntury. In the 19th, instution of marja-i taqlid was systematized and it was
thought that Shia cleric ,except precidency, should assume the duties and responsibilities
under the authority of the Imam and all members of the Shia should be follower of one of the
cleric.
Up to 1970’s marja-i taqlids thought about political theory and devoloped a theory on the
ideal form of governmend fort he Shiite despite of Imam’s occultation. But in the period of
Imam’s occultation they did not suggest that Imam’s presidential authorty should be assumed
by Shia cleric. In the 1970’s Khomeini suggested that Shiite cleric should assume the Imam’s
presidential authorty. In the 1979 Iranian Islamic Revolution took place and Kkomeini has
implemented the theory of vilayet-i faqih. From this date, institution of marja-ı taqlid and
concept of vilayet-i faqih began to pose contradictions. Majority of the marja-ı taqlids
opposed the theory of theory of vilayet-i faqih and they stated that there is no such
presidential authorty on behalf of the Imam. Muhsin al- Hakim, was the most important
religious authority in Nacaf in this period, opposed to the views of Khomeini. However, after
the 1979 revolution the most important and powerful opposition to vilayet-i faqih shown by
Abul Qasim Khui in Iraq.
İmâmiyye Şîası’nda ulemanın imama vekâleti, tedrici olarak gelişmiş ve onun otoritesindeki yetkilerin çoğunluğunu kapsayacak şekilde genişlemiştir. Fakat bu yetkileri üstlenme 19. yüzyılın ortalarına kadar bir sistematiğe sahip değildi. 19. yüzyılda merci-i taklid kurumuyla birlikte, devlet başkanlığı hariç, ulemanın imamın yetkisinde olan görev ve sorumlukları üstlenmesi gerektiği ve müctehid konumunda olmayan her İmâmiyye Şîası müntesibinin bir müctehidi taklid etmesi gerektiği ortaya konulmuştur. 1970’lere kadar merci-i taklidler Şiî siyaset nazariyesi üzerine kafa yormuşlar, imamın gaybetine rağmen Şiîler için ideal yönetim biçimi üzerine nazariyeler geliştirmiş fakat gaybet döneminde ulemanın, imamın devlet başkanlığı yetkisini de üstlenmesi gerektiğini ileri sürmemişlerdir. Humeynî, 1970’lerde Necef’te verdiği derslerde velâyet-i fakîh anlayışını işlemiş ve diğer yetkilerde olduğu gibi ulemanın, imanın devlet başkanlığı yetkisini de üstlenmesi gerektiğini belirtmiştir. 1979 yılında gerçekleşen İran İslam Devrimiyle birlikte, Humeynî, velâyet-i fakîh nazariyesini hayata geçirmiştir. Bu tarihten itibaren merci-i taklid kurumuyla velâyet-i fakîh anlayışı tenaküz teşkil etmeye başlamıştır. Merci-i taklidlerin önemli bir kısmı, velâyet-i fakîh nazariyesine karşı çıkmış, ulemanın imam adına devlet başkanlığı gibi bir yetkisinin olmadığını belirtmişlerdir. Irak’ta dönemin ön önemli merci-i taklidi olan Muhsin el-Hekîm, Necef’te Humeynî’nin görüşlerine karşı çıkmıştır. Fakat, 1979 devriminden sonra Irak’ta velâyet-i fakîh anlayışına en önemli ve en güçlü muhalefet Ebu’l Kâsım Hûî tarafından gösterilmiştir
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Temmuz 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt 3 (Özel Sayı 1) |