Bu çalışma, neoliberal dönemde sermaye sınıfının ideolojik stratejilerinde gözlemlenen değişimlerin entelektüel ve kültürel sermaye kavramlarıyla açıklanabileceğini iddia etmektedir. Bu amaçla, Türkiye’de iki önemli işveren örgütü olan MESS ve TİSK’in neoliberal dönemeç öncesi ve sonrasındakiideolojik stratejileri mercek altına alınmaktadır. Endüstriyel ilişkiler alanında faaliyet gösteren söz konusu iki örgüt, emek hareketiyle doğrudan temas içerisinde olmaları ve dolayısıyla sermaye sınıfına dair ideolojik toplumsal algının sonuçlarıyla birebir muhatap olmaları nedeniyle seçilmiştir. Türkiye’de neoliberalizmin miladı olan 12 Eylül 1980 öncesinde MESS ve TİSK, güçlü emek hareketi ve sosyalist örgütler karşısında savunma pozisyonuna çekilmiş, toplumda işadamlarına yönelik olumsuz bir imgenin yayılmasını engelleyememiş, akademi ve kültür-sanat dünyasına nüfuz edememiş ve ideolojiler alanında genel anlamda etkisiz kalmıştır. 12 Eylül’ün Türkiye’de emek hareketini ve sosyalist örgütleri tasfiye etmesiyle kendileri için en önemli tehdidi bertaraf eden bu iki örgüt, artan güç ve etkileriyle birlikte ideolojiler alanında yeni bir stratejiyi hayata geçirmeye başlamıştır. Bu strateji kapsamında akademiyle ilişkiler geliştirilmiş ve kültür-sanat dünyasına ilgi gösterilmiştir. Bu ilişkiler sayesinde bu iki örgüt özelinde sermaye sınıfının entelektüel ve kültürel sermayeleri artmış, sermayedarlar hakkındaki olumsuz imge yerini “edebiyat ve sanattan anlayan, entelektüel kanaat önderi olarak işadamı” figürüne bırakmış ve bu değişimler sermaye yanlısı bir ideolojik iklimin oluşturulmasında etkili olmuştur.
Entelektüel Sermaye İşveren Örgütleri Neoliberalizm Ideolojik hegemonya
This paper claims that the changes in the ideological strategies of the capitalist class in the neoliberal era can be explained by the concepts of intellectual and cultural capital. For doing so, it scrutinizes the strategies of MESS and TİSK, two important employers’ associations in Turkey, in the field of ideologies before and after the neoliberal turn. These two organizations that function in the area of industrial relations have been chosen because of their immediate interaction with the labor movement and their direct subjection to the consequences of the ideological public perception about the capitalist class. Before 12th of September 1980 that is the turning point of neoliberalism in Turkey, MESS and TİSK took a a defensive position against the powerful labor movement and socialist organizations, could not prevent the spreading of anti-business sentiments among masses, could not penetrate the academia and the cultural-artistic scene, and remained generally ineffective in the field of ideologies. After the greatest threat for MESS and TİSK was eliminated through the purge of the labor movement and socialist organizations by the military intervention, these organizations, with their rising power and impact, have launched a novel strategy in the field of ideologies. Under this strategy, they have built stronger ties with the academia and have shown interest in the world of culture and arts. Thanks to these relations, they have increased their intellectual and cultural capital and consequently, the negative public image of capitalists have been replaced by an image of a businessman as “an intellectual conviction leader fond of arts and literature”. These changes have been influential in the emergence of a business-friendly ideological climate.
Intellectual Capital Employers’ Associations Neoliberalism Ideological Hegemony
Diğer ID | JA22YF86EV |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt: 17 Sayı: 4 |