İslam
inancına göre nefs, salt kötü değildir. Bazı riyazet metotlarıyla belirli safhalardan
sonra saf hâle gelebilir. Nefs; emmâre, levvâme, mülhime, mutmainne, râziyye,
marziyye ve kâmile adı verilen yedi aşamalı bir yapıya sahiptir. Tasavvuf
kültüründe, nefsin bu yedi mertebesini ele alan eserlere “atvâr-ı seb’a” adı
verilmektedir. Halvetîlerde daha fazla görülen atvâr-ı seb’a yazma geleneğinin
bilinen en meşhur örneğini Sofyalı Bâlî kaleme almıştır. Manzum veya mensur
olarak yazılan atvâr-ı seb’alar, dîvân edebiyatı çalışmalarında edebî tür
literatürüne dâhil edilmemiştir. Müstakil ve bazı eserlerde bir bölüm olarak
yer alan müellifi belirli ve belirsiz elliden fazla atvâr-ı seb’a metninin
bulunması, atvâr-ı seb’anın bir edebî tür olarak dikkate alınması gerektiğini
göstermektedir.
Bu
makalede dîvân edebiyatında tespit ettiğimiz iki manzum atvâr-ı seb’a örneği üzerinde
durulacaktır. Bu manzumelerden biri; Oğlanlar Şeyhi İbrahim’in 1080 beyitten
müteşekkil “Müfîd ü Muhtasar” adlı mesnevisi içerisinde, 874-1035. beyitler arasında yer
almaktadır. Diğeri ise; Senâyî Hasan Şabânî’nin Dîvânı’nda yer alan 7 bendden
müteşekkil bir terci-i benddir. Çalışmamızda atvâr-ı seb’a hakkında bilgi
verildikten sonra bu manzumeler tanıtılacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Kasım 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 14 Sayı: 2 |