Bugünü bilmek, bugünkü insanlığın siyasi ve medeni durumunu kavramak, aynı zamanda yarını da bulmaya çalışmak için: Dünü, dünkü insanlığı öğrenmeye mecburuz. Dünü yani geçmişi bize tanıtan bilgiye 'Tarih' denir. Tarih: Yazılı vesikalara dayandığı için geçmişi bilemez, öğretemez. Bu sebepten, tarihin tanımadığı çok eski devirlere: Tarihten önceki zamanlar, tarihin bildiği ve öğretmek istediği zamanlara da: Tarih Çağları denir. Tarih bilgisiyle uğraşan bilginler (müverrihler) öğretilmesi kolay olsun diye tarih zamanlarını: Eski Çağ - Orta Çağ - Yeni Çağ - Son Çağ - adlarıyla dört bölüme ayırmayı adet edinmişlerdir. Yazılı vesikalardan başlayıp beşinci asrın sonuna doğru olan zamanlara: İlk ve Eski Çağ, 15. yüz yılın ortasına kadar: Orta Çağ, 18. asrın son yıllarına doğru: Yeni Çağ, zamanımıza kadar gelen olaylara da: Yakın veya Son Çağ adları verilmişti. Çağları birbirinden ayıran olaylarda 'Kesinlik' yoktur. Tarihçiler arasındaki görüş ve düşünüş ayrılıkları sebebiyle, bunlarda 'Birlik' görülemez. Bu yüzden çağları, mevsimlere benzetenler bile olmuştur. Nasıl, bir mevsimin diğer mevsime geçişinde kesin bir başlangıç gösterilemezse çağların değişmesi de, mevsimler gibidir. Yavaş yavaş, derece derece olur, birden bire değildir. Medeniyet Tarihinde dahi İslam Medeniyetinin yeri bu şekildedir. Çalışma, uygarlık sürecini de gözeterek, özellikle buna işaret etmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Mayıs 1967 |
Gönderilme Tarihi | 1 Haziran 1967 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 1967 Cilt: 1 Sayı: 1 |
İslam Medeniyeti Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Dergimiz EBSCO tarafından (Uluslararası Alan Endeksi) taranmaktadır.