Since Caliph Ömer (634-644), a policy determined by the deed of covenant
about non-Muslim temples in Jerusalem has been followed by Muslim states. As a
matter of fact, when Yavuz Sultan Selim visited the city, he gave Orthodox
Christians an edict which emphasized historical tradition. Jews who did not
reside here during the conquest of Islam did not have the right to have a
temple in the city. From the earliest times, they tried to get official
approval for their sanctuary. In this article, how the Ottoman Empire
approached the case from the theoretical and practical point of view will be
discussed.
Müslüman devletler, Kudüs’teki gayrimüslim
mabetleri hakkında Halife Ömer’den (634-644) itibaren uygulanan ve sınırları
zimmet antlaşmasıyla çizilmiş bir siyaset benimsemişlerdir. Nitekim Yavuz
Sultan Selim, 29 Aralık 1516’da şehri ziyaret ettiğinde Ortodoks Hıristiyanlara
bu tarihi ananeye vurgu yapan ferman vermiştir. İslam fethinden önce burada
ikamet etmeyen ve mabet yapma/edinme hakları olmayan Yahudiler, ilk zamanlardan
itibaren havraları için Müslüman yöneticilerden resmi onay almaya
çalışmışlardır. Bu makalede, Osmanlı Devleti’nin vakıaya teorik ve pratik
açıdan nasıl yaklaştığı ele alınacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 2 |