Osmanlı padişahları, şehzadeliklerinde kendilerine ders veren hocalarını tahta çıktıklarında “muallim-i sultânî” olarak tayin ederler ve onlara karşı büyük bir saygı gösterirlerdi. Muallim-i sultânîler her türlü devlet işinde padişaha danışmanlık yaparlar ve kendilerine tahsis edilen gelirler ile rahat bir hayat sürerlerdi. Padişahtan her konuda destek alan bazı muallim-i sultânîler, ilmiye mensuplarının azil ve tayinlerine de karışarak Şeyhülislâm’ın yetki sahasına girerlerdi. Sultan III. Murad’ın hocası Sadeddin Efendi, Sultan II. Osman’ın hocası Ömer Efendi ve Sultan II. Mustafa’nın hocası Feyzullah Efendi, devlet idaresinde geniş yetkiler kazanmışlardır. XVIII. asır başlarından itibaren resmen muallim-i sultânî tayin edilmemiştir. Son olarak Sultan Abdülaziz, bu unvanı hocası Hasan Fehmi Efendi’ye tevcih etmiştir
When the Ottoman sultans ascended the throne, they appointed the theachers who had instructed them when they were princes as muallim-i sultani and they paid outmost respect towards them. These teachers were advisors to the sultans in all governmental affairs. They pursued a comfortable life with the salary paid to them. Some of these scholars who were given every support by the sultans, they interfered the business of Shaykh al-Islam by appointing and firing learned men. Sadeddin Efendi, the teacher of Sultan Murad III; Ömer Efendi, the teacher of Sultan Osman II; Feyzullah Efendi, the teacher of Sultan Mustafa II were in a powerfull position in the administration. Since the beginning of the XVIIIth century, the title of muallim-i sultani officially was not given to any person. Finally Sultan Abdulaziz gave this honorary title to his teacher Hasan Fehmi Efendi
Diğer ID | JA67RY56EB |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2007 |
Gönderilme Tarihi | 1 Aralık 2007 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2007 Sayı: 9 |