The single-chamber temple tomb in Darende, Malatya, referred to today as the Ozan Monument, is a continuation of the mausoleum tradition that began to be popular in Anatolia in the Hellenistic Period. This type of tomb was built monumentally in the form of a Greek temple in order to deify, glorify and elevate the dead to the heroic level and also bestow upon the dead fame and honor. It is one of the outstanding examples of the Roman mausolea which have survived to the present day in good condition. Since there is no inscription on this monument, it is not possible to surmise the name of the dead or its builder. Its construction techniques, style and the features of its decorative components indicate that it was built roughly in the 2nd century AD. Overall on the monument there is some structural damage and surface deterioration on the stones. The biggest problem of the monument is the ruptures in the corner stones of the facades and the missing stones at the base and the foundation. Nonetheless, the monument has survived to today and has maintained its physical integrity to a great extent. The restitution drawings were prepared by analyzing the marks remaining on the building and similar temple tombs of the same period. The restoration project was substantially based on the restitution and the necessary interventions were determined to support the building in the best way possible and carry it to the future.
The authors declared that this study has received no financial support.
Günümüzde Ozan Anıtı olarak adlandırılan Malatya, Darende’deki tek hacimli anıt mezar, Helenistik dönemden itibaren Anadolu’da yaygınlaşmaya başlayan Yunan tapınağı formundaki mozole geleneğinin bir devamıdır. Ölüyü tanrılaştırmak, yüceltmek, kahramanlık seviyesine çıkarmak, ölümsüzleştirmek, şan ve şeref sahibi yapmak bu tip mezarların yapılış amacını ortaya koymaktadır. Yapı, Roma dönemi anıtsal mezar yapılarının günümüze en iyi durumda ulaşmış, seçkin örneklerinden biridir. Bu özelliğine karşın gözden kaçırılmış, tarihi ve mimari özellikleri üzerine herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Üzerinde yazıt bulunmadığı için yapının kimin için yaptırıldığı ya da banisi hakkında kanıya varmak olası değildir. Yapım tekniği, üslubu ve dekoratif öğelerin niteliği göz önünde tutularak anıtın kabaca M.S. 2. yüzyıla tarihlendiği görülmektedir. Yapının genelinde taşlarda yüzey kaybı bulunmakta ve yer yer strüktürel hasarlar görülmektedir. En büyük problemi cephelerde köşe taşlarında görülen kopmalar ile yapı kaide ve temelindeki eksik taşlardır. Yapının çevresinde zemin kotu düşürülmüş ve yapının temeli ortaya çıkmıştır. Bu eksiklikler nedeniyle duvarların taşıyıcılık özelliği zayıflamıştır. Üst kaplama büyük ölçüde yok olmuş ve anıtın üst örtüsü düz çatı hâlini almıştır. Buna rağmen büyük ölçüde fiziksel bütünlüğünü koruyarak günümüze ulaşan anıtın restitüsyon çizimleri, yapı üzerindeki mevcut izler ve benzer dönem yapıları incelenerek hazırlanmıştır. Restorasyon projesi ise büyük ölçüde restitüsyona dayalı olarak hazırlanmış; yapının en doğru şekilde ayakta tutulabilmesi ve geleceğe aktarılabilmesi için gerekli müdahaleler belirlenmiştir.
Primary Language | English |
---|---|
Journal Section | MAKALELER/ARTICLES |
Authors | |
Publication Date | July 31, 2020 |
Submission Date | October 31, 2019 |
Published in Issue | Year 2020 Issue: 14 |