Distopya yazını, ütopyaya karşıt bir tutum sergilemiş ve bir yazın türü olarak ütopya türüyle kurduğu metinlerarası ilişkilerle evrilmiş ve yirminci yüzyılda kendi çerçevesini belirleyerek özgün bir yazın türü haline gelmiştir. Söylem düzleminde ütopyaya karşıtlığıyla kendini tanımlayan ve gerekçelendiren distopya, ütopyaların gerçek topluma yönelttiği eleştirileri de kendisine miras olarak almıştır. Ütopya yazınının tarihsel evrimine baktığımızda özellikle klasik ütopya eserlerinde öne çıkan ada kavramıyla karşılaşırız. Ütopya yazarı, kurgu düzenini gerçek düzenden soyutlayarak gerçek toplum düzenine karşı bir tür yabancılaşma sağlar. Böylelikle düzeninin aksayan yönlerini ve eniyileşme yolunda yapılması gerekenleri önyargısız, dışarıdan bakan bir gözle betimleyebilir. Distopya yazını, ütopyaların aksine, soyutlamayı gerçekten yabancılaşmak için değil kendini gerçek ile gerekçelendirmek için kullanır. Çevirmenin kaynak metin yazarının yönelttiği toplum eleştirisiyle ideolojik bağlamda kurduğu ilişki çevirmenin görünmezliğiyle bir karşıtlık yaratarak çevirmeni, deyim yerindeyse, su yüzüne çıkmaya zorlamaktadır. Çeviri incelemelerinde bu tür karşıtlıkların varlığı çeviri eleştirmenleri ve araştırmacıları için verimli bir zemin oluşturur. Çevirmenin görünmezliği ile ideolojik söylem arasındaki karşıtlık, çevirmenin çeviri süreci boyunca aldığı bilinçli kararların ve çeviri sürecine hakim olan eğilimlerin saptanması ve anlamlandırılması Distopya eleştirisiaçısından önemlidir.
Distopya Distopya tarihi Distopya eleştirisi Distopya çevirisi Çeviri yaklaşımları Çeviri kuramları
Yazarlar bu çalışma için finansal destek almadığını beyan etmiştir.
Dystopian literature emerged as a response to utopia, evolved as a result of its intertextual relation to utopian literature and became a distinctive genre in the twentieth century. Dystopia, which defines and justifies itself with its opposition to utopia, has inherited the utopia’s criticisms for the society. If we look at the history of the utopian literature, we see that the “island” is a common concept. The author of the utopian literature creates an alienation from social order by isolating the fiction from the reality. Therefore, the author can demonstrate in an unbiased way the flaws of the social order, and can describe what should be done for a perfect society. Dystopian literature, in opposition to utopia, uses isolation in order to justify itself with the reality, not for alienation. The translator’s ideological connection to the author with his/her criticism to the author creates a contradiction with the translator’s invisibility, and forces the translator to become visible. The presence of such contradictions forms a fruitful basis for the translation critics and researchers. The contradiction between the translator’s invisibility and the ideological discourse is important in order to determine the translator’s decisions in the translation process and the trends that dominate the translation process and to make sense of these trends.
Dystopia history of dystopia criticism of dystopia translation theories approaches to translation
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | MAKALELER |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 14 Temmuz 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 12 |