From the 3th/9th century until today, the concepts of samā, raqs/davrān and jahri dhikr have been central concepts in the discussions among Sufis and jurists. The Ottoman State regarded the role of the Sufis in the state’s decision-making mechanisms as important as of the day it was founded, and regulary conducted intellectual and political consultations with them. Until the 15th century, the Halvatī Sufis had a scientific approach to the issues mentioned by Ottoman scholars. In the 11th/17th century, during the Kadızādeliler period, this opposing attitude went as far as physical intervention. The written studies suggest that these reactions against the Sufis were carried to the dimension of social and political intervention and were exhibited by the people, the jurists, and the state. The 15th century is generally considered the period when the discussions on samā, raqs/davrān and jahri dhikr began in the Ottoman Empire. We will evaluate the beginning of these discussions and the evidence presented within the framework of the Risālah al-tahqīqiyya of Halvatī sheikh Sunbul Sinan Efendi (d. 936/1529). Sunbul Efendi is a Sufi scholar who lived during the period when the Ottoman Empire was ruled by Bayezid II (d. 918/1512), Selim I (d. 926/1520), and Suleyman I (d. 974/1566), and scientific studies were led by famous sheikhs such as Efdalzāde (d. 908/1503), Zenbilli Ali Efendi (d. 932/1526), and Kemalpaşazāde (d. 940/1534). Ibrahim al-Halabī, the imam of Fatih Mosque, was another scholar who lived at the time of Sunbul Efendi. The work of Sunbul Efendi is important for revealing the scientific discussions of samā, raqs/davrān and jahri dhikr during the 9th/15th century. Sources state that both scholars lived during the same period. Ibrahim al-Halabī has a work named ar-Rahs va’l-vaks on the mentioned concepts. This study was created on the basis of the hypothesis “ar-Rahs va’l-vaks is a rejection of Risālah al-tahqīqiyya.” As a result of the investigations made in line with the hypothesis, following the order of evidence mentioned by Sunbul Efendi on the subjects of samā, raqs/davrān and jahri dhikr, and considering the dates of the works, it is believed that ar-Rahs va’l-vaks was written as a rejection of the Risāle-i tahqīqiyya. This study is also important because it examines the concepts and subjects of the science of sufism with the methods of fiqh, handling the subject with an interdisciplinary approach.
Fıqh Sunbul Sinan Efendi Risālah al-Tahqīqiyya Ibrahim al-Halabī ar-Rahs va’l-vak
3/9. asırdan günümüze kadar semâ, raks/devran ve cehrî zikir kavramları sufîler ve fakihler arasında önemli tartışma konularından biri olmuştur. Osmanlı Devleti, kurulduğu gün itibariyle sûfileri devletin karar mekanizmalarında önemli görmüş, onlarla fikrî ve siyasî istişarelerde bulunmuştur. Halvetî sûfîlere 9/15. yüzyıla kadar Osmanlı ulemâsı tarafından bahsi geçen konular hakkında telif edilen birçok eser ile karşı görüşler aktarılmıştır. 11/17. yüzyıl Kadızâdeliler dönemiyle birlikte bu karşı tutum şiddetlenerek birçok risâle kaleme alınmıştır. Telif edilen çalışmalar ile sûfîlere yönelik bu tepkiler, sosyal ve siyasal müdahale boyutuna taşınarak halk, fakihler ve devlet eliyle bizzat gösterilmiştir. Bu bağlamda 9/15. yüzyıl, Osmanlı Devleti’nde semâ, raks/devran ve cehrî zikir tartışmalarının başladığı dönem olarak zikredilmektedir. Bu tartışmaların başlangıcını ve sunulan delilleri Halvetî şeyhi Sünbül Sinan Efendi’nin (ö. 936/1529) Risâle-i tahkîkiyye’si çerçevesinde değerlendireceğiz. Sünbül Efendi, Bayezid II (ö. 918/1512), Selim I (ö. 926/1520) ve Süleyman I’in (ö. 974/1566) Osmanlı Devleti’ne hükümran olduğu bir dönemde yaşamıştır. Efdalzâde (ö. 908/1503), Zenbilli Ali Efendi (ö. 932/1526) ve Kemalpaşazâde (ö. 940/1534) gibi meşhur şeyhülislamlar ile aynı dönemlerde yaşamış sûfî bir âlimdir. Aynı dönemde yaşayan bir diğer âlim ise Fatih Camii imam-hatîbi İbrahim el-Halebî (ö. 956/1549)’dir. 9/15. yüzyıl semâ, raks/devran ve cehrî zikir ilmî tartışmalarını gün yüzüne çıkarması bakımından Sünbül Sinan Efendi’nin eseri önem arz etmektedir. Kaynaklarda aynı dönemde yaşadıkları belirtilmemekle birlikte İbrahim el-Halebî’nin de bahsedilen konularla ilgili er-Rahs ve’l-vaks adlı bir eseri vardır. Bu çalışma, “er-Rahs ve’l-vaks, Risâle-i tahkîkiyye’ye bir reddiyedir” hipotezi temel alınarak oluşturulmuştur. Hipotez doğrultusunda yapılan incelemeler neticesinde semâ, raks/devran ve cehrî zikir konularında Sünbül Efendi’nin zikrettiği delil sırasının takip edilmesi ve eserlerin kaleme alınış tarihleri dikkate alındığında er-Rahs ve’l-vaks’ın Risâle-i tahkîkiyye’ye bir reddiye olarak yazıldığı düşünülmektedir. Ayrıca bu çalışmanın diğer bir önemi, tasavvuf ilminin kavram ve konularını, fıkıh ilminin yöntemleri ile değerlendirerek konuyu interdisipliner bir yaklaşımla ele almasıdır.
Fıkıh Sünbül Sinan Efendi Risâle-i Tahkîkiyye İbrahim el-Halebî er-Rahs ve'l-Vaks
Eşim Hande Nur Bozbuğa'ya verdiği desteklerden dolayı teşekkür ederim.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Mart 2021 |
Gönderilme Tarihi | 9 Ocak 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 |