Simone de Beauvoir, the writer of The Second Sex, as an activist, philosopher and feminist who profoundly influenced cultural and literary studies in the twentieth century, is a crucial committed and intellectual writer. The Second Sex, written during the Second World War in France, forced the intellectuals, not only in France but also those from all over the world, to reconsider the question of woman in details. In “The Second Sex”, Beauvoir examines the positioning of woman as the “other” against the man who is the “absolute “. In her oeuvre, she not only scrutinises in detail the cultural, social and historical layers of this positioning of woman as “Other” against man who is the “Absolute”, but also, she explores the lack of self-consciousness of woman and the imposition of this “otherness” by men. In this study, the Woman/Man dialectics will be read from immanence/transcendence, freedom/responsibility dichotomies in the context of the existentialist philosophy. The aim is to demonstrate the degradation of woman in a secondary position in patriarchal societies, the social and cultural conceptualisation of woman’s position. In this context, man defined the existence of woman freed from essential existential mechanisms. Nevertheless, in the existentialist philosophy, existence precedes essence. Beauvoir deciphers the reasons of woman to not reject the hegemony of man by revealing the status of the woman myth. The main objective is to search for the possibilities of woman existence founded on responsibility and freedom, and to retrace the reflections of these possibilities in today’s world
İkinci Cinsiyet’in (Le Deuxième Sexe) yazarı Simone de Beauvoir aktivist, filozof ve feminist olarak yirminci yüzyıl kültürel, edebi ve felsefi çalışmalarını derinden etkilemiş entelektüel ve angaje bir yazardır. 1949 yılında İkinci Dünya Savaşından hemen sonra yazılmış olan İkinci Cinsiyet entelektüel camiayı sadece Fransa’da değil, tüm dünya ölçeğinde kadın sorununu detaylı bir şekilde yeniden düşünmeye sevk etmiştir. Kadın sorununun tarihi, sosyal, felsefi ve kültürel katmanlarıyla ele alındığı bu eserde Simone de Beauvoir kadının “Mutlak” olan erkeğin karşısında nasıl “Başka” olarak konumlandırıldığını ayrıntılarıyla incelemekle kalmaz, öte yandan bu başkalık durumunun erkek tarafından tarihsel olarak dayatılışının ve kadının öz bilinçten yoksun oluşunun tarihi ve sosyal dayanaklarını açımlar. Bu çalışmada Beauvoir’ın Kadın/Erkek diyalektiği aşkınlık/içkinlik ve özgürlük/sorumluluk ikilemleri üzerinden varoluşçu felsefe bağlamında okunacaktır. Burada amaç özellikle Simone de Beauvoir’ın İkinci Cinsiyet kitabında ele aldığı “kadın durumunun”, kadının tarihsel ve kültürel olarak nasıl kavramsallaştırıldığını ve ataerkil toplumlarda nasıl ikincil bir duruma indirgendiğini ele almaktır. Bu bağlamda erkek, kadının varoluşunu özsel varoluş mekanizmalarından bağımsız olarak kültürel düzlemde tanımlamıştır. Oysa varoluşçu felsefede varoluş özden önce gelir. Beauvoir kadınların erkek egemenliğini reddetmeyişlerinin nedenlerini, oluşturulan kadın mitinden yola çıkarak gözler önüne serer. Temel amaç kadın varoluşunun Simone de Beauvoir üzerinden özgürlük ve sorumluluk temelinde olanaklarını aramak ve bu olanakların günümüzdeki yansımalarının izini sürmektir.
Simone de Beauvoir ikinci cinsiyet kadın varoluşçuluk özgürlük
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sanat ve Edebiyat |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 23 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 15 Nisan 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 |