Türkiye müze ve kütüphanelerindeki el yazmalarla ilgili çalışmalar 12.-14. yüzyıllarlar boyunca Anadolu’da kurulan devletlerin, daha sonra Osmanlı sultanları ve devlet adamlarının sanatlı kitap biriktirme meraklarının öğrenilmesine yol açtı. Hacı Selim Ağa da bir devlet adamıydı ve 18. yüzyılın ilk yarısında yetişmiş seçkin bir kişi, reisülküttap Mustafa Efendi’nin manevi evlâdıydı. Mustafa Efendi’nin oğlu Âşir Efendi babasının vasiyeti gereği zarif bir kütüphane binası yaptırmıştı. Torun Hafid Efendi de kitap biriktirme meraklısıydı. Böyle bir çevrede yetişen Hacı Selim Ağa da içinde sanatlı kitapların da olduğu kitaplarını Üsküdar’da tesis ettiği kütüphaneye vakfetti. 1386 tarihli Mevlânâ’nın Mesnevîsi de bunlardan biridir. Kitabın tezhiplerinin tasarım özelliği bir yüksek lisans tezine konu olmuştu; fakat kitabın hayat hikâyesi araştırılmamıştı. Makalede bu husus üzerine yoğunlaşıldı. Zira kitabın geçirdiği son onarımda meydana çıkarılan bir mühür ve bir kayıt eserin hayat hikâyesini aydınlatan önemli bir bulgu olarak öne çıktı. Hattatın çalışmasının bu kitapla sınırlı olmadığını da başka kitapların ketebeleri kanıtladı. Kitabın muhtemel ilk sahibi ve varislerinin kimliği açıkça belli olmuyordu ama ailenin varisinin sahip olduğu bir kitabın ilk ve son yapraklarındaki kayıtların okunması aile hakkında ipuçları verdi. Nadide kitabın üstat bir elden çıkan tezhiplerinin üslubu tekrar incelendiğinde ise sanatçının takipçisinin olduğu ve onun üslubunun yankılarının 15. yüzyılın başlarına kadar sürdüğü anlaşıldı. Hacı Selim Ağa’nın bu kitabı ve makalede tartışılan diğer kitaplar, 14. yüzyıl sonlarıyla erken 15. yüzyılda yüksek kültürlü seçkinlerin sanatlı kitap biriktirme kültürünü, onların meraklarının ürünlerini göz önüne getirdi; bilinenleri zenginleştirdi.
Research on manuscripts preserved in Turkish museums and libraries have extanded our knowledge of bibliophiles in the states eatablished in Anatolia between the 12th and 14th centuries, and subsequently in the Ottoman Empire, where Ottoman sultans and statesmen collected artistic manuscripts. One Ottoman bibliophile was Hacı Selim Ağa, a statesman and member of the elite in the first half of the 18th century who was adopted son of the reisülküttap (the head of court scribes) Mustafa Efendi. The latter’s biological son, Ȃşir Efendi, commissioned an elegant library building followinghis father’s last wishes, and his grandson Hafid Efendi was also a bibliophile. Hacı Selim Ağa, founded a library in the district of Üsküdar and endowed it with his collection of books, which included illuminated manuscripts. One of these was a copy of Mavlânâ Jalâl al-Dîn Rûmî’s Mathnavî, dating from 1386. The design of the manuscript’s illumination has been the subject of a master’s thesis; the manuscript’s life story, which has so far not been researched, is the focus of this paper. A seal impression and an annotation revealed in the course of the latest repairs to the manuscript were important findings that shed new light on its life story. Colophons in manuscripts provide evidence of other works by the same calligrapher. Although the identities of the first owner and their heirs are not completely clear from these findings, annotations on the first and last leaves of a manuscript owned by a descendant have offered valuable clues about the family. Upon reexamining the illumination of the Mathnavî in question, which was the work of a master artist, it became evident that other artists also emulatedhis style, which continued to be influential into the early 15th century. This book, belonging to Hacı Selim Ağa, and other books discussed in the article have made significant contributions to our knowledge of book collecting among cultured intellectuals during the late 14th and early 15th centuries.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Haziran 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Sayı: 31 |