Bu makalede inşa etmenin ve barınmanın özünde şiirsel birer pratik olduğunu ileri süren Heidegger’in düşüncesinden hareketle Osmanlı’nın klasik sanatlarından şiir ve mimarlık ilişkisinin ortak temelleri tartışmaya açılmıştır. Heidegger’e göre insan, deneyimleri temelinde bir şeyi başka bir şeyin ölçüsü hâline getirdiğinde çevresiyle olan yapıcı ilişkisi içerisinde mekân kavramına “yer” kimliği kazandırır. Heidegger’in ölçme etkinliğine atfettiği bu nitelik, Osmanlı sanatçılarının sanat eleştirisini yine bizzat sanat ürünleriyle sergilemelerini akla getirmiştir. Osmanlı epistemesindeki varoluşu oluşturan deneyimlerin bütünleşik olduğu kanaati sanat alanları etrafında ortak bir tasarım düşüncesinin varlığının kabulünü gerektirmektedir. Nitekim Osmanlı sanatı, sanatçıların öznel iradesiyle biçimlenmez ve itici kudretini öznelerin farklı hakikat arayışlarından edinmez. Bu gelenekte sanat, bütünlüğün gelenek içinde belirlenmiş kaideleri üzerinde ve sınırlandırılmış bir simgesel repertuvardan beslenerek yol almaktadır. Bu sıkı estetik kontrol düzeni, kültürel örüntüler yaratarak sanatçılar arasındaki zamanlar ötesi diyalog zincirlerinin kurulabilmesinin olanaklarını sağlamaktadır. Bu nedenle bu makalede klasik şiir ve mimarlık ilişkisinin modern çözümleme yöntemleriyle anlaşılamayacağı öne sürülmüş ve bu iddianın temel dayanakları nazire geleneğinde aranmıştır. Ayrıca makalede, zihinsel inşa ile fiziksel ve dilsel inşa arasındaki yakın mesafeler, musammatlardaki terbi’ ve tahmis teknikleri üzerinden de tartışılmıştır. Makul bir homoloji kurarak aslında benzer tekniklerin mimarlık pratiklerini de edimsel bir etkinlik alanına dönüştürebildiğine vurgu yapılmıştır. Sonuç olarak bu makalede, klasik şiir ve mimarlığın münazara evreni ortak temelleri etrafında incelenmiştir.
Osmanlı sanatı Osmanlı mimarisi divan şiiri kültürel örüntü bütünlük
This study aims to deepen how special kinds of relations are fictionalised in the common world perspective in classical poetry and architecture considered in the Ottoman arts, with the inspiration of Heidegger, who thought that building and dwelling are basically poetical practises. It is because it was not actually a modern human experience to dwell in the world that Heidegger inhabits in relation, he mentions meaningful poetically. At this stage, it was pointed out in the study that the creations of Ottoman artists could be regarded as the measurement and therefore criticism of each other with an indication of the dialogues within the tradition. The idea that the experiences comprising the existence in the Ottoman episteme are coupled and integrated required the admittance of the existence of a common design thought around these arts. It was also indicated that artistic practises can shape the traditional cultural pattern in the setting of a dialog. In addition, it was emphasised that the relation between poetry and architecture cannot be perceived with modern analysis techniques such as interdisciplinarity by highlighting the unmeritedness of this togetherness. As for its evidence, it was sought in the nazire (simile) traditions in both poetry and architecture. Interaction styles such as “terbi’” (tetralogy) and “tahmis” (quintet) in the close distance “musammats” (a poetry style) between mental construction and physical and linguistic construction were also discussed. It was made clear that techniques such as “terbi’” and “tahmis” both in poetry and architecture when a homology is set make the productions inconstant, turning it into a virtual and dynamic activity field. In this way, the discussion universe of classical poetry and architecture in the Ottoman Empire was investigated with its common bases depending on the ways of sight and the world of mind.
Ottoman art Ottoman architecture divan poetry cultural pattern unity
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Mimarlık Tarihi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 10 Ocak 2024 |
Kabul Tarihi | 4 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Sayı: 33 |